7 Aralık 2022 Çarşamba

Türklerin gizlenen tarihi

 


Türk milletinden kaçırılan, saklanan, başka bir gerçekte,  tarihidir. Türkler, bildiklerinden çok daha büyük bir tarihe ve şerefli bir geçmişe sahipler. Türkler hesaba katmadan, önemli hiçbir Avrupa tarihi yazılamaz.

Türkleri es geçerek, Rusya tarihi yazılamaz. Ortadoğu'nun tarihi asla yazılamaz. Türklerden bahsetmeden İslam tarihi yazılamaz. Çin, Türklerden söz etmeden, Çin tarihini yazamaz. Türkler olmadan Ortaçağ olmaz.
Birinci cihan harbi, Türkleri hesaba katmadan nasıl anlatılsın. Türk tarihi, Türk milliyetçiliğinin bir ürünü değil, bizzat tarihin kendisidir. Yani milliyetçi bir duygudan dolayı Türk tarihinden bahsetmiyoruz.
Türk tarihini hesaba katmadan dünya tarihi ne yazılır, ne anlatılır. Dünya tarihinin hiçbir safhası yok ki, orada Türkler olmasın. Ve yine dünya coğrafyasının hiçbir parçası yok ki, orda Türklerle karşılaşılmış olmasın.
Türkler, tarihlerinde hiç puta tapmamış bir toplumdur.  Hz. Ali'yi sevmeleri, bu özelliklerinden olabilir. Hiç puta tapmamışlar, hiç puta dönmemiş bir yüze, bu sebepten âşık olmuşlardır.
"Türkler şaman inancına sahiptiler" görüşü, kesinlikle kasıtlı ve iftiradır. Türklüğü aşağılamak için, bazı çevrelerin sarıldığı, büyük bir yalandır.
Batılıların, "tanrının kırbacı" dedikleri Attila bir Türk'tür ve "kavmimden kimse puta tapmaz" der. Romalıları tarif ederken Attila, "onlar puta taparlardı" diye tarif eder.
Türklerin bir başka özelliği de, İslamiyet öncesinde bile domuz yemeye karşı olmalarıdır.  Türkler, domuz etini, İslam öncesi de, haram bilmişler.
Orhun Kitabeleri'nde Oğuz Kağan hemen her cümlesinde "tanrı buyruğundan" söz eder.  "Tanrının yardımıyla, milletime yerler, yurtlar kazandırdım" der.  "Tanrı buyruğuyla yönetici oldum" der.
Orhun Kitabelerine kısa bir göz atalım isterseniz:
" Ben Türk Bilge Kağan; doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar hep milletler bana bağlıdır. Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim. Doğuya ordu sevk ettim. Bunca yerlere gittim.
Tanrı (Tengri) yardım ettiği için milletime; gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen yerler kazandırdım. Tanrı buyruğu olduğu için, Devletli olduğum için, size Kağan oldum. Tanrı yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip topladım.
Ey Türk Milleti; Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön!"
Bu sözlerde Allah aşkına,  "tevhit" kokusu mu var, "şaman" kokusu mu?
Prof. Dr. Haydar Baş Bey,  Oğuz Kağan'nın  "Peygamber olabileceğini", sıkça zikrederler. Kuran'da geçen Zülkarneyn,  Oğuz Kağan'a çok benzer. Kehf suresi incelendiğinde orada anlatılanlarla, Oğuz Kağan'ın anlattıkları birebir örtüşüyor.
Bilge Kağan Kitabelerde şöyle der:
"Rahat hayata, zenginliğe, Çin'in ipeğine kanma! Milletime, altını, beyaz gümüşü kazandırdım. Hükmettiğim milletlere hakem olup, madenler erittim."
Zülkarneyn (a.s)'ın özelliklerine baktığımızda; büyük bir orduya sahip olması, kendisinin büyük bir komutan olması, ordusuyla tüm dünyayı gezmesi ( Güneşin en doğduğu ve en battığı yere ve kuzey ve güneyin uçlarına kadar gitmesi) ve Allah'ın emri ile gittiği her yere iyilik ve adalet götürmesidir.
Yine Zülkarneyn (a.s)  kıssasında; Yecüc ve Mecüc isminde bozgunculuk yapan kavimden bahsedilmekte, bu bozguncuları Zülkarneyn (a.s) madenleri eriterek, set çekerek, engellediği anlatılmaktadır.
Oğuz, Öğüz, Öküz: (Güçlü, dev boynuzlu manasına gelmektedir.) Zülkarneyn ise Arapça'da; çift boynuzlu manasına gelmektedir. Oğuz Kağan; Kendi döneminde, başına giydiği, boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür.
Oğuz Kağan, Bilge Kağan'dır, Bilge Kağan, Zülkarneyn'dir.  Türklerde ilim irfan sahibi kişilere, bugün dahi  "bilge" denir. Kitabelerdeki Bilge Kağan ile Kur'andaki, Zülkarneyn aynı kişidir.
Türkler ne büyük tarihe sahip, düşünebiliyor muyuz?
Oğuz Kağan'dan beri madenci olan bir milletin, bugün ellerinden madenleri neden alındı sanıyoruz. Ve yeri gelmişken, ifade edelim:
Bugün milletini kurtarmak için, siyasetini "madenler" ve sahip olduğu "kaynaklar" üzerine bina eden, Türk milletine Oğuz Kağan'ın sözü ile "Türk'ün yurdunda fakirlik suç sayılsın" diyen,  Bilge Lider Haydar Baş, değil mi?
Madenleri eritip, fitne ile milleti arasına set çeken, Oğuz Kağan'ın yaptığıyla, bugün Prof. Dr. Haydar Baş'ın yaptığı arasındaki benzerliği görüyor muyuz acaba?  Kapitalizm ile milletler arasına, Milli Ekonomi Modeli setini çekmedi mi?
Ancak bugün sorun, milletin "seti" aşıp, "yecüc-mecüc"e koşması…  Çağın en büyük fitnesi, kapitalizm…
Dostlar, konumuz Türklerin gizlenen tarihi ancak, laf yerine gelir de söylenmezse, insanın kendinden davacı olur. Çin ipeğine kanan kafalara, arada çakma huyum var, affedin beni!
Yarın bu konuya devam edeceğim.
Asıl konumuza girmedik bile… İnanın, anlatacaklarımı duyduğunuzda, küçük dilinizi yutmuş olacaksınız. Türklerin, gizlenen gerçek tarihini, anlatacağım. İnsanlık tarihinin, Türkler ile başladığını göreceksiniz.
Lütfen, Türklerin gizlenen tarihi-1 ve 2'yi birlikte okuyun. Yani konu geniş olduğundan tek yazıda anlatmam imkânsız.  O zaman Türklerin ilk yazılı belgelerinin Orhun Kitabeleri olmadığını göreceksiniz. 
Evet, tarihçi değilim, tarihçilerin affına sığınıyorum.  Lakin Türklerin gizlenen tarihinden söz etmek, bir matematikçiye nasip olduysa, buna şükür çekilir ancak. Merak etmeyin, haddimi bilirim…                                                                                                                                                                                                                          Bu coğrafyada bilinen, 6 bin yıl bulunuyoruz. Yani, "1071'de geldik"  görüşüne, katılmak onca tarihi inkâr manasına gelir.
Dahası, "1071'de geldik" görüşünü kabul edersek eğer, 2071'e kadar çıkıp gitmemiz için bize dayatılan projeleri kabul etmiş olacağız. Mesela, Batı'nın Şark Projesi'ni…
Bu toprakların kadim sahipleri, Sümerler, Asurlar, Hititler, Türk… En az 6 bin yıldır, Anadolu'dayız. Firigyalılar, Türkçe konuşmuş, bütün bu gerçekler, bizlere unutturulmuş.
ABD ile 27 Aralık 1949'da yapılan eğitim anlaşmasıyla, eğitim sistemimizde Türk ve Atatürk çıkarıldı.
Atatürk'ün, Sümerlerin Türk olduğu tezi, rafa kaldırıldı. "Sümerler ile sadece dil akrabalığımız var" gibi yabancı Sümerologların tezleri, bizlere yutturuldu. Yani sadece ABD'nin süt tozunu yutmadık, yalan tarih tezlerini de yuttuk.
Eğitim müfredatı, Atatürk ile boğdurularak, Atatürk düşüncesi ders kitaplarından çıkarıldı. Onun anti-emperyalist duruşu, gizlendi. Batı ile savaşmış bir insanı, "Batıcı" gösterdiler.
Madem "batıcı", neden Batı ile savaştı. Yok, Batı ile savaştı, sonra nasıl "batıcı" oldu. İkisinden biri yalan o zaman.
Hiç şüphesiz ki, "batıcı" olduğu kuyruklu bir yalandır. Bugün çok ihtiyacımız olan onun bir Suriye, planı vardı.
Onun bir, Arap-Ortadoğu planı vardı ki, tamamen, Arapları Anti-Emperyalist bir duruş için eğitmeyi amaçlıyordu. Sonra, onları Türkiye'nin gölgesinde tutarak, koruyup kollama amacı güdüyordu. Böyle bir insan, Türk milletinden saklandı.
Ona "dinsiz" dendi.
Okul kitaplarının her sayfasında Atatürk resimleri var, ama düşüncesi o kitaplarda hiç yer etmedi ne yazık ki. Atatürk, çocukken karga kovaladı, büyüyünce de sadece düşman kovaladı!
Çünkü o kitaplar, ABD'nin 5 oy sayıldığı 8 kişilik bir komisyon ile şekillenirdi. Böylesi bir eğitim sisteminde Türk veya Atatürk, elbette olmazdı.
Türkiye'nin sadece eğitim sistemi ABD tarafından şekillenmedi. Düşünce ve inanç sistemi bile ABD tarafından şekillendi. ABD'ci "hoca" veya "âlim" kisveli bazı tiplere, din de teslim edildi, devlette. Birkaç nesil teslim edildi.
"FETÖ" dediğiniz, bir gecede bitmedi ki…
Hükümetler, emrine amade kılındı, Gülengiller'in. Elçilikler adeta "nurcu" bürolarına dönüştürüldü. Daha eskiye gidersek eğer, Nursi… Bugün halen bir tehlike olarak duruyor karşımızda. FETÖ olayının dışında tutuldu.
Hangi el veya güç, bunu sağladı dersiniz.  "ABD'yi İslam'a hizmet eden ülke" diye, Müslüman halka yutturan Nursi değil mi?
Kurtuluş savaşında, kılını kıpırdatmayan bu adam, Çamlıca'da yan gelip yattı ama ne zaman ABD için bir "sefer-görev" çıktı, "5 bin şakirt ile Kore'ye gitmeye hazırım" dedi.
Türkiye'de belli köşeler, belli adamlara veya belli tiplere verilmiş, bunu lütfen görelim. Bakıyorsunuz adam "Atatürkçü-Cumhuriyetçi" ama konuşuyorsunuz, AB'ci ve ABD'ci, tam bir batıcı…
Atatürk-Cumhuriyet, adamda sadece cila…
Konuşuyorsunuz adam İslamcı veya dindar görünümlü, biraz sohbet ediyorsunuz, tam bir Avrupacı, Amerikancı…  Anti- Erpeyalist bir koku, bir duruş, bulmak ne mümkün. Oysa Peygamberin en birinci vasfı, küfrün her çeşidine karşı bir duruş içinde olması…
Hendek savaşı için, bizzat hendek kazarken, vurduğu kazmalarla, o zaman ki İran ve Bizans'ın yıkılacağını müjdeliyordu. Üstelik karnında açlığı bastırmak için, iki taş bağlı olduğu halde…
İran ve Bizans, o günkü emperyalist iki güç merkeziydi.
Konuşuyorsunuz adam müthiş milliyetçi(!) fakat ne ülkeye ait olan madenlerden söz eder, ne ülkeye çökmüş olan emperyalist akla, sömürüye karşı çıkar. Geçtik bunları, NATO'ya bir kelime etse, sanki "Türklükten" çıkacak.
Allah aşkına soruyorum, ülkenin "din" köşesi, ülkenin "milliyetçi" köşesi ve "cumhuriyetçi" köşesi, ne vakit ABD tarafından dizayn edildi. ABD hangi arada, kendi "milliyetçi", kendi  "Müslüman-Dindar" ve "Atatürkçü-Cumhuriyetçi" çocuklarını yetiştirdi.
Bunlara süt tozu dışında ne yutturdu?
Margarin dışında daha neler yedirdi?
Türk milleti,  kendi Atatürk ve Cumhuriyet anlayışını, kendi din anlayışını, kendi milliyetçilik anlayışını temsil eden, Bağımsız Türkiye adresinde bütünleşmedikçe, kurtuluşa eremez.
Hünkâr Hacıbektaş İslam anlayışına, gerçek Türklük anlayışına, gerçek Atatürk anlayışına, acilen dönmek zorundadır.
1000'in üzerinde Sümer kelime ve yüzlerce Sümer atasözü, 6 bin yıl sonra bugün kullanıldığı halde, Sümerlerle sadece "dil bağı" olduğu yalanına, geri zekâlılar bile inanmaz.  Ama birileri bizleri inandırdı.
Sümerlerle kan bağımız var.
Bu ne demek, tarih Türklerle başlar. Medeniyet Türklerle başlar. Dünyada, ilk tarımı yapan Türklerdir. İlk okulu kuran, ilk mahkemeleri açan, ilk tekeri bulan, ilk yazıyı bulan, yahu bu gerçekler nasıl gizlendi?      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder