24 Ocak 2023 Salı

UYUŞTURUCU NEDİR ?


Yunanca uyku anlamında ki "narke"den gelen ve İngilizce'ye "narkotik" olarak geçen uyuşturucu sözcüğü, uyuşturma özelliği olan, uyuşturan, duymaz hale getiren demektir. Kimyasal nitelikleriyle canlı organizmaların yapısını etkileyen, insan yapısında fiziki ve psikolojik bağımlılık meydana getiren, ruhsal durumu, bedeni ve zihni faaliyetleri menfi yönde etkileyerek değiştiren, kötüye kullanılması halinde toplum yapısını büyük ölçüde tahribe sebep olan tabii ve kimyasal maddelerdir. Uyuşturucu madde kavramı genellikle, uyuşturma özelliğine sahip maddeleri ifade eder.Ancak, keyif veren, kışkırtan, yatıştıran, uyanıklık sağlayan kimi maddeler içinde kullanılmaktadır. Uyuşturucu maddeler; merkezi sinir sistemini etkileyerek kullanan kişinin ruhsal ve fiziksel dengesini bozan; bu kişide fiziksel ve ruhsal bağımlılığa yol açan; kişisel ve toplumsal yönden ekonomik ve sosyal çöküntü oluşturan maddelerdir.

UYUŞTURUCUNUN TARİHİ

Uyuşturucu maddeler kavramı, geniş bir açıdan ele alındığı zaman, insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Uyuşturucu maddelerin ana kaynağını ve olmazsa olmazını teşkil eden Kenevir, Afyon ve Koka bitkilerinin öz sıvılarındaki esrarengizlik ve gizem tüm zamanlarda ilkel ve gelişmiş toplumların dikkatini çekmiştir. Bu üç bitkinin aromasında yer alan kimyasal maddeler, dozu ve ölçüsü ile tıbben insan sağlığı üzerindeki etkisi ve yarattığı tahribat sağlık biliminin gelişmesiyle birlikte tespit edilmiştir. Tehlike arz eden bitkilerin verdiği zarar ve bağımlılık tıbben anlaşıldıktan sonra bilimsel anlamda ciddi çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Uyuşturucu maddeler buna karşın kimi zaman dinsel törenlerde, hastalıklarda yada keyif amaçlı kullanıldığı bilinmektedir. Uyuşturucular, yapımı bakımından, gerek suni, gerekse tabii olsun, bünyelerinde içerdikleri kimyasallar bakımından, kötü amaçlı kullanılması halinde, canlıların organizmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Bilindiği üzere, suiistimal edilmiş( illegal) uyuşturucu maddeler kullanıcıyı, ruhsal ve bedensel bakımdan bağımlı kılmakta, kullanıcının akıl ve muhakeme yeteneğini harap etmektedir. Örneğin, uyuşturucu madde kullanıcısı, önceleri belirli bir ölçekte uyuşturucu madde kullanırken, zamanla miktarını artırmak ihtiyacını hisseder. Çünkü bağımlının, vücut hücreleri faaliyetinin sağlıklı hareket etmesi için anılan maddeye şiddetli bir eğilim duyar. Uyuşturucular vücutta zehirlenme meydana getirirler. Bağımlı, belirli bir zaman diliminde maddeyi temin edemezse, psikolojik açıdan gerginlik ve sinir sisteminin dumura uğraması, halüsünasyon, gibi aksaklıklar yaşamakla birlikte, yanlış algı yüzünden, ölümcül iş ve trafik kazalarına, sebep olmaktadır. Bedensel açıdan, vücudun çeşitli yerlerinde kramplar, üşüme, kusma, terleme, eklem ağrıları, halsizlik ve uyku bozukluğu, bulantı, esneme, burun ve gözlerin akması, dikkat ve hafıza eksikliği, tansiyon hareketinin bozulması gibi zaaflar yaşamaktadır. İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren uyuşturucu maddelerin keyif verici,ağrı giderici,hastalıkları iyileştirici olarak kullanıldığı bilinmektedir.İlkel toplumlarda, kabile ayinlerinde ve erkekliğe geçiş törenlerinde değiştirilmiş bilinç durumları denilen, susuzluk, uyku yoksunluğu,sosyal ve duygusal yalıtım, ağrılı uyaranlar,dans,meditasyon,dua,işitsel uyaranlar, hipnotik telkinler gibi yöntemlere ek olarak halusinojen bitkiler,esrar gibi psiko-aktif maddeler büyük rol oynamaktaydı.Halusinojenik maddeler içeren mantarlar Aztek ve Maya uygarlıklarında,psiko-aktif bir madde olan Amanita Muscaria mantarları ise Asya kıtasındaki şaman törenlerinde kullanılmaktaydı.Kokain,Güney Amerika yerlileri tarafından,sert doğa koşullarına karşı, uzun yaya yolculuklarında açlığa ve yorğunluğa karşı bugün bile kullanılmaktadır.3000 yıllık geçmişe sahip Hindu metinlerinde esrar kutsal bir yere oturtulmaktaydı.Afyon,Eski Roma ve Yunan uygarlıklarında birçok hastalığın tedavisinde ve sorunların giderilmesinde kullanılmıştır. Bu maddeler Mısır, pers ve Hint uygarlıklarında da yaygın olarak kullanılmaktadır.Mezopotamya bölgesinde yaşamış olan Asur ve Sümerler ile ilgili kayıtlarda, Orta Asya'da bulunan Moğol, Türk ve Sibirya bölgesinde de bu maddelerin dinsel törenlerde kullanıldığına ilişkin bilgiler bulunmaktadır.                                                                

UYUŞTURUCUNUN ZARARLARI

1.Fiziki Etkileri

a.Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde :

Sigaradan itibaren bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir. Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar. Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır. Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır. Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayıklama, saçmalama, akıl dışı davranışlar ) halüsinasyon (vehim, hayal görme, işitme vs. ) lar, zeka ve hafıza kayıpları.En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları, zihni ve ruhi karmaşa ve kaoslar .

b.Sindirim Sisteminde:

Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama ve yaraları, gastrit, ülser vs.

c.Karaciğer ve Böbreklerde:

Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev bu organlara düşmekte olup, karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik, yağlanma ,sertleşme (siroz)...
Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalması, tıkanmalar ,ağır böbrek hastalıkları

d.Gözlerde:

Işık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık gece körlüğü, göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz adele felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.

e.Solunum Sisteminde:

Nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.

f.Kan organlarında:

Kan ,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık ,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.

g.Solunum Sisteminde:

Nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.

h.Kan organlarında:

Kan ,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık ,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.

i.Zehirlenme:

Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD, tekerrür ederse "Müzmin Zehirlenme" adını alır.


2.Sosyal ve Maddi Etkileri

Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür. Bu sebeple akli ve zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür) Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ne toplumsal ahlaka (namus ,iffet, şeref, haysiyet v.s.) verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.

İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.

İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki sebebidir. Bunlar.

Ayrıca AİDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve bağımlılarıdır.                                                                                                                         
Uyuşturucular,Beynimizin Yüksek Mekanizmalarına Zarar Vererek Etkilerini Gösterir...

Vücudun bir bütün olarak varolabilmesi, kendi mekanizmalarını dengeleyip dış dünyayı etkileyebilmesi İçin gerekli temel unsurlar,sinir sistemi ve bunun merkezi organı olan beyindir.Beyin bahsedilen fonksiyonları yerine getirebilmek için,bir iletişim ağı ve kontrol merkezi şeklinde özelleşmiş bir dokudur;bu dokunun yapı taşları da nöronlardır(sinir hücreleri)Nöronları;beyinden çıkıp tüm vücuda yayılan,vücuttan ve beyin merkezlerinden aldığı uyarıları beyinin diğer merkezlerine taşıyıp orada bilgiyi işleyen,buradan da vücuda aktaran kablolara ve devrelere benzetebiliriz.

İlginç olan şudur,bu kablolar ve devreler süreklilik arz etmez,nöronların aralarında mikroskopik boşluklar bulunur(sinaps).Bu boşluğa gelen elektiriksel uyarı,burada ki özel kimyasal maddelerin (nörotransmitter) aracılığı ile öteki nörona,dolayısıyla da gideceği noktaya ulaşabilir.Eğer bu sihirli maddelerden yoksun olsaydık,beyin kendine atfedilen hiçbir özelliğe sahip olamazdı.Elimizi oynatamaz, düşünemez, konuşamaz, hissedemez, duygulanamaz, cinsel açıdan uyarılamazdık; karaciğer çalışmayı durdurur, solunum düzensizleşir ve durur, vücut ısısı düşer ya da aşırı yükselir,sonuç kesin bir ölüm olurdu.Bu gün beyin hakkında bilmediklerimiz bildiklerimizden kat kat fazla olsa da, nörotransmitterlerin beyinde ki en önemli mekanizmanın parçaları olduklarını biliyoruz.

İşte uyuşturucu maddeler, tam burada devreye girer. Nörotransmitterin,salgılandığı nörondan sonra gelen nöronda tanınması ve belirli bir etkiye yol açmasını sağlayan ?alıcı' ların normal yapısını bozar.Ya da vücuttaki normal Nörotransmitter seviyelerini aşırı yükseltir veya azaltır. (mesela,vücutta ?serotonin' normalde mutluluk duygusundan sorumludur,?dopamin' yaralandığımızda acıyı bastırmak için salgılanır.Ecstasy hapları,vücutta normalde de bulunan ve Nörotransmitterlerin salgılanmasını uyararak aşırı seviyelere çıkarır.Başka etkilerinin de yanında bu olay; normal seviyelerinde vücutta önemli görevleri olan bu maddeleri vücut ısısında ani değişimlere ve dolayısıyla ani ölümlere neden olabilecek tehlikeli seviyelere çıkarırlar.)Bütün bunlar sinirsel iletilerin daha az iletilmesi ya da kendiliğinden ortaya çıkan kontrolsüz iletiler haline dönüşmesi sonucunu doğurarak,yaşananları yanlış algılamaya (sanrılar-halüsinasyonlar) hareket bozukluklarına,fiziksel iç dengenin sarsılmasına neden olur.Bu maddeler uzun süreli kullanıldığında etkileri, şizofreni ve deprasyon gibi ruhsal bozukluk biçimlerine de benzemektedir.

Uyuşturucuların keyif verici, uyarıcı ya da uyutucu etkileri, işte bu mekanizmaların sonucu oluşur. Kullanılan uyuşturucu maddenin -aslında her hangi bir zehrin-uygunsuz fizyolojik yada psikolojik değişiklikler ile tanımlanan bu etkilerini göstermesine, zehirlenme denir. Bu zehirlenmelere son verilmesi yada durdurulması tamamen toplumsal yapı ve ona hakim olan mevcut siyasal düzenle ilintilidir.

Kaynak : İsviçre YDG                                                                                                                                                           

UYUŞTURUCU MADDELERİN SINIFLANDIRILMASI

Uyuşturucu maddeleri türlerine göre aşağıdaki sınıflandırmaya tabi tutabiliriz;

A- AFYON VE TÜREVLERİ

1-Afyon
2-Morfin
3-Kodein
4-Metadon
5-Eroin

B- KENEVİR VE TÜREVLERİ

1-Reçine esrar
2-Toz esrar
3-Pres esrar
4-Gonca esrar
5-Likit(sıvı) esrar

C- UYARICILAR

1-Amfetamin
2-Kokain
3-Kafein

D- SENTETİKLER

1-Ecstasy (MDMA)
2-Captagon
3-Methamfetamin
4-Lysergic Asid Diethylamid (LSD)
5-Gamma Hydroxybutyrate (GHB)
6-Ketamine Hydrochloride (Ketamin)
7-Phencylidine (PCP)

E- SAKİNLEŞTİRİCİLER

1-Barbituratlar
2-Trankizanlar
3-Sedatifler

BAZI UYUŞTURUCU MADDELERİN BAĞIMLILIK KARAKTERLERİ

Amfetamin Bağımlılığı :

Bağımlılık potansiyeli kokainden biraz daha zayıftır. Hekimlikte dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda ve narkolepside kullanılmaktadır. Amfetamin (ve amfetamin benzeri madde) düzenli kullanımının tipik sonuçları performans artışı duygusu, kilo kaybı ve paranoid (kuşkucu) düşüncelerdir. Yoksunluğunda bunaltı, titreme, halsizlik, kas krampları, gece kabusları, mide ağrıları, doymayan açlık, hoşnutsuz duygudurum belirtileri olur. En ciddi yoksunluk belirtisi çökkünlüktür (depresyon). Amfetamine bağlı olarak psikotik bozukluk, duygudurum bozukluğu, bunaltı, cinsel işlev ve uyum bozukluğu gelişebilir.

Tedavisi kokain bağımlılığı tedavisine benzer. Psikoz varlığında antipsikotikler, bunun dışında bunaltı gidericiler kullanılır.

Kafein Bağımlılığı:

Kafein kahve dışında çay, özellikle migren ilaçlarında, kakao, çikolatada, hafif içkilerde bulunur. Bağımlılık yapıcı maddelerin hemen her özelliğini barındırır. Kafein yoksunluğunda baş ağrısı, yorgunluk ya da sersemlik, bunaltı veya çökkünlük, bulantı-kusma belirtileri görülür.

Tedavide diyet ve alışkanlıklardan kafeinin çıkartılması veya ciddi ölçüde azaltılması gerekir. Hasta yakınlarından destek istenir. Su ya da kafeinsiz hafif içeceklerin gün içinde sık tüketimi yararlı olur. Ağrı kesiciler kullanılabilir.

Esrar (Kannabis) Bağımlılığı:

Esrar için kullanılan diğer isimler: marijuana, ot, çay, pot, yabani ot. Neşelendirici etkisi bin yıldır bilinir. Ağrı kesici, uyku verici etkileri de vardır. En sık yasadışı kullanılan maddedir. Esrara karşı tolerans gelişir, yani dozu arttırmadan aynı etkileri sağlamaz hale gelir, psikolojik bağımlılığı vardır, fiziksel bağımlılığı ise olasılıkla fazla güçlü değildir. Esrar yoksunluğunda huzursuzluk, uykusuzluk, iştahsızlık ve hafif bunaltı olur. Esrar içildiğinde neşelendirici etkisi dakikalar içinde başlar, 2-4 saat sürebilir. En sık görülen etki gözlerin kızarması, hafif kalp hızlanmasıdır. İştah artışı ve ağız kuruluğu olabilir. Esrara bağlı paranoid fikirlerle giden psikotik bozukluk, bunaltı bozukluğu, kalıcı algı bozukluğu ve amotivasyonel sendrom (hiçbir şey yapmadan yaşama) gelişebilir.

Tedavisi ayık ve temiz kalma ve destekleme ilkesine dayanır.

Kokain Bağımlılığı:

En fazla bağımlılık yapan, sıklıkla kötüye kullanılan ve en tehlikeli maddelerden biridir. Diğer isimleri: Snow, cake, lady, freebase, crack, rock. Tıpta ilk olarak yerel anestezide kullanılmıştır. Kokainin davranışsal etkileri hemen hissedilir ve 30-60 dakika sürer. Solunum yoluyla alınışı az tehlikeli, damardan ve sigara olarak alınması ise en tehlikeli yollardır. Ağızdan alımı beyin-damar hastalıkları, kalp anomalileri ve ölümle sonuçlanabilir. Kokain sarhoşluğunda (zehirlenme) görülebilecek belirtiler: aşırı neşe veya duygulanımda küntleşme, gerginlik veya öfke, kalp atım artışı, gözbebeği genişlemesi, terleme-titreme, bulantı-kusma, burun akıntısı, kilo kaybı, kas zayıflığı, göğüs ağrısı, kalpte ritm bozukluğu, şaşkınlık, kasılma nöbetleri, koma. Kokain yoksunluk belirtileri: yorgunluk, canlı ve hoşnutsuz rüyalar, uykusuzluk veya aşırı uyku, iştah artışı, aşırı hareketlenme veya durgunluk. Kokaine bağlı paranoid sanrılar ve varsanılarla giden psikotik bozukluk, duygudurum bozukluğu, bunaltı bozukluğu, cinsel işlev bozukluğu, uyku bozukluğu gelişebilir.

Tedavisinde sosyal ortam değişimi, sık idrar tahlilleri, bireysel ve aileye yönelik psikolojik destek, kendine yardım grubu olan Adsız Narkotikler (AN) desteği, antidepresanlar yararlı olabilir.

Halüsinojen Bağımlılığı:

Psikodelik maddeler olarak da bilinir. Klasik olarak doğada bulunan halüsinojenler psilosibin ve meskalindir. Klasik yapay halüsinojen ise LSD'dir.(1938'de üretildi). Uzun dönem halüsinojen kullanımı sık görülmez. Fizik bağımlılığı yoktur. Halüsinojen sarhoşluğu belirtileri: bunaltı, çökkünlük, paranoid (kuşkucu) düşünce, yargılama bozukluğu, algıların keskinleşmesi, yabancılaşma, yanılsamalar, varsanılar, gözbebeği genişlemesi, kalp hızının artması, terleme, çarpıntı, görme bulanıklığı, titreme, dengesizlik. Halüsinojene bağlı kalıcı algı bozukluğunda geometrik varsanılar, renk parıltıları, renklerin belirginleşmesi, nesnelerin çevresinde ışık haleleri, nesneleri olduğundan çok büyük veya çok küçük görmeler olabilir. Halüsinojene bağlı psikotik bozukluk, duygudurum bozukluğu, bunaltı bozukluğu gelişebilir.

Tedavisi halüsinojen sarhoşluğunda konuşma ve yatıştırma, kısa süreli ilaç kullanımı, var olan psikiyatrik durumun tedavisi biçimindedir.

Uçucu (Bally, Tiner, vs) Bağımlılığı:

Bu gruba çözücüler (solventler), yapıştırıcılar, uhular, aerosoller, propanlar, tiner ve benzin girer. Örnekleri: Bally, tiner, benzin, çakmak gazı, temizleme sıvısı, sprey boya, ayakkabı boyası, daktilo düzeltici sıvısı. Ucuz, kolay bulunan ve yasal maddelerdir. Bu nedenle yoksullar ve gençler tarafından sık kullanılır. Uçuculara tolerans gelişir (doz arttırma gereği) fakat yoksunluk belirtileri hafiftir. Etkileri alımdan 5 dakika sonra başlayıp 3 dakika-saatler sürebilir. Uçucu sarhoşluğu belirtileri: kavgacılık, aldırmazlık, yargılama bozukluğu, sersemlik, nistagmus (göz titremesi), geveleyerek konuşma, yürürken sendeleme, uykulu hal, tepki yavaşlaması, titremeler, kasların zayıflaması, görme bulanıklığı veya çift görme, aşırı neşe, komaya varabilecek bilinç kaybı. Uçuculara bağlı olarak deliryum, kalıcı bunama, psikotik bozukluk ve duygudurum veya bunaltı bozukluğu gelişebilir.

Tedavisinde eğitim, alttaki kişilik bozukluğunun tedavisi, sosyal destekleme gerekebilir.

Sigara (Nikotin) Bağımlılığı:

Sigara bağımlılığında başlangıç giderek 14 yaşın altına inmektedir. Sigara kullanımının en önemli yan etkisi uzun vadede ölümdür. Sigaranın uyarıcı özellikleri dikkat artışına, öğrenme ve sorun çözme yetisinde gelişime yol açar. Ayrıca gerginlik ve çökkünlüğü azaltıcı etkileri vardır. Sigaraya başlayanların yarısından fazlası sürekli içici hale gelir. Sigarayı bıraktıktan sonra 24 saat içinde ortaya çıkan yoksunluk belirtileri; hoşnutsuz veya çökkün duygudurum, uykusuzluk, iştah artışı, kalp yavaşlaması, huzursuzluk, bunaltı, kolay sinirlenme.

Sigara bırakmanın yararları: daha uzun yaşama, genel sağlıkta düzelme, akciğer kanseri, diğer kanserler, kalp krizi, beyin damar hastalığı ve süreğen akciğer hastalığı riskinin; düşük doğum riskinin azalması. Destek almadan kendi kendine sigara bırakma başarı oranı %10 gibiyken nikotin bantları kullanımı ve davranış terapisi desteğiyle başarı oranı %60'a kadar çıkabilmektedir. En önemli öğe yeme, araba kullanma, sosyal ortamlar gibi günlük etkinliklerin sigarasız nasıl sürdürüleceği, duygusal sorunlar ve kilo alımıyla nasıl başa çıkılacağını gözden geçiren desteği planlamaktır. Grup olarak (topluca) sigarayı bırakma, nikotinli sakızlar, antidepresan kullanımı, telefon görüşmeleriyle sıkı izleme bağımlılık tedavisinin diğer unsurları olabilir.

Eroin (Opiyat) Bağımlılığı:

Opiyatlar eroin, morfin, hidromorfin, metadon ve kodeindir. En sık kullanılan opiyat eroindir. Düzenli kullanımıyla eroine birkaç ayda bağımlılık ve tolerans gelişmektedir. Eroin kullanımıyla önce neşelenme, sonra apati (ilgisizlik), huzursuzluk, yargılama ve bellek bozukluğu, gözbebeklerinde daralma, sersemlik duygusu, sözleri geveleme, dikkat ve bellek bozukluğu olur; bunlar eroin sarhoşluğu belirtileridir. Eroin kullanımının azaltılması veya kesilmesiyle ortaya çıkabilecek yoksunluk belirtileri; hoşnutsuz duygudurum, bulantı-kusma, kas ağrıları, göz yaşı artışı, burun akıntısı, gözbebeği genişlemesi, terleme, ishal, esneme, ateş, uykusuzluk. Eroin aşırı dozda alındığında solunum durması ile ölüme neden olabilir. Eroin komasında gözbebekleri topluiğne başı gibi daralmıştır.

Tedavisinde ayıklığın sağlanması, AİDS açısından bilgilendirme, denetimli metadon yerine koyma tedavisi, psikoterapi, adsız narkotikler (AN) gibi kendine yardım grupları sayılabilir.

Fensiklidin Bağımlılığı:

Öteki adları: Melek tozu, kristal, barış hapı, süpergrass, hap, roket yakıtı, at sakinleştirici. Veterinerlikte kullanılan bir anestetiktir. Ketamin de benzer bir maddedir. Fensiklidin sarhoşluğu (entoksikasyonu) belirtileri: kavgacılık, saldırganlık, dürtüsellik, yargılama bozukluğu, nistagmus (göz titremesi), hipertansiyon ve kalp hızının artması, uyuşma, ağrı duyumunda azalma, sarsak hareketler, konuşma peltekleşmesi, kas katılığı, kasılma veya koma, ses duyumunda artış. Fensiklidin alımından sonra 1-2 günde psikoz benzeri tablodan çıkılır. Bağımlılığında düşünce bozukluğu, reflekslerin azalması, bellek kaybı, dürtü denetimi kaybı, uykululuk, çökkünlük, yoğunlaşma bozukluğu olur. Fensiklidine bağlı psikotik bozukluk, duygudurum bozukluğu, bunaltı bozukluğu gelişebilir.

Tedavisinde konuşarak rahatlatma yararlı değildir. Bilinç kapalıyken takip, belirtilere yönelik tedavi, sessiz ve karanlık oda sağlamak, antipsikotik ve bunaltı gidericiler sayılabilir.

Sakinleştirici Uyku Verici (Sedatif Hipnotik ) Bağımlılığı:

Sakinleştiriciler gerilim azaltıcıdır, genellikle bunaltı gidericilerle eşanlamlı kullanılır. Sakinleştirici ve bunaltı gidericiler de doza bağlı olarak uyku verebilir, uyku vericiler de gündüz sakinleşmesi yapabilirler. Bu grup içinde bulunan ilaçlar benzodiyazepinler (Diazem, Rohypnol, Xanax, Valium gibi) ve barbitüratlardır. Fizyolojik ve psikolojik bağımlılıkları vardır. Tolerans da gelişir. Çoğunlukla yeşil reçeteli ilaçlardır. Sarhoşluğunda (entoksikasyon) uygunsuz cinsel veya saldırgan davranış, oynak duygudurum, yargılama bozukluğu, sözleri geveleyerek konuşma, sarsak hareketler, sendeleyerek yürüme, nistagmus (göz oynaması), dikkat/bellek bozukluğu, uykululuk veya koma görülebilir. Yoksunluk belirtileri ise: terleme, nabız artışı, elde titreme, uykusuzluk, bulantı-kusma, gelip geçici varsanılar (görsel, işitsel, dokunsal), huzursuzluk, bunaltı, sara benzeri kasılma nöbetleri. Özellikle barbitürat yoksunluğu yaşamı tehdit edebilir. Sakinleştirici, uyku verici ve bunaltı gidericilerle ilgili kalıcı bunama, kalıcı bellek bozukluğu, psikotik bozukluk gelişebilir. Alkol ile alındıklarında zehirlenme olasılığı artmaktadır.

Tedavisinde psikiyatrik yardım, çevre desteği, uyku vericiler sayılabilir. Bağımlılık maddesini yeni bir maddeyle değiştirmekten kaçınmalıdır.                                                                                                                          

  

Günümüzden geçtiğimiz yıllara doğru sıralanan birkaç haber durumun önemini kavramamızı kolaylaştıracaktır.

UYUŞTURUCU RANTI 163 ÜLKEYİ SOLLADI SONER ARIKANOĞLU /Radikal Gazetesi -28/03/2006

2005'te uyuşturucu kaçakçılığının yarattığı rant 429 milyar dolar. Bu rakam 163 ülkenin milli gelirinden fazla. Uyuşturucu kaçakçılığının dünya genelinde yarattığı rant, 429 milyar dolar olarak hesaplandı. Dünyadaki 184 ülkeden 163'ünün milli gelirinden yüksek olan bu rakam, 298 milyar dolarlık Türkiye ekonomisinin de neredeyse 1.3 katı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı'nın 2005 Raporu'nda, uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili şu saptamalara yer verildi:

· Dünyada uyuşturucu trafiğinden elde edilen ciro, üretim seviyesinde 13 milyar dolar, toptan satış seviyesinde 94 milyar dolar, perakende satış piyasasında 322 milyar dolar olmak üzere toplam 429 milyar dolarlık bir seviyeye ulaşmıştır.

· 123 milyar doları esrar, 71 milyar doları kokain, 65 milyar doları afyon ve türevleri, 44 milyar doları uyuşturucu haplar ve 29 milyar doları reçine esrar ticaretinden oluşan bu miktarın büyüklüğü, 163 ülkenin milli gelirinden yüksektir.

· Afganistan kaynaklı uyuşturucu maddelerin ticaretinden dolayı 40 milyar dolardan daha büyük bir para elde edilmiştir. Afyon ve türevlerinin satışından dolayı merkezi Asya ülkelerinde 2.2 milyar dolar, İran'da 2.8 milyar dolar, Pakistan'da 0.6 milyar dolar ve Türkiye'de 5 milyar dolar, perakende satışından dolayı batı ve merkez Avrupa ülkelerinde 25-30 milyar dolar, Rusya'da 10 milyar dolar para sirkülasyonu olmuştur.

UYUŞTURUCU RAPORU - İHA - 27/03/2006

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün açıkladığı uyuşturucu raporuna göre, İstanbul'un uyuşturucu kaçakçılığında ilk sırada yer aldığı, en fazla olayın Eylül ayında meydana geldiği ve kadınların bu olaylara karışma oranında artış yaşandığı belirtildi.

Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanlığı'nın verilerine göre, 5 bin 714 olayda 11 bin 979 kişi uyuşturucuyla mücadelede gözaltına alındı. 6 bin 3 kg esrar, 6 bin 664 kg eroin, 141 kg bazmorfin, 34 kg afyon, 40 kg kokain, bin 691 lt asetik anhidrit, 15 bin 123 adet sentetik ecza, 5 milyon 760 bin 819 adet Captagon, 1 milyon 282 bin 750 adet Extacy ele geçirildi.

Türkiye'de meydana gelen uyuşturucu madde olaylarının illere göre dağılımına bakıldığında, yüzde 23.4'lük oranla ilk sırada yer alan İstanbul'u yüzde 8.5'lik oranla İzmir ve yüzde 6.8'lik oranla Bursa'nın izlediği görüldü.

2005 yılında meydana gelen uyuşturucu madde olaylarında yakalanan şüphelilerin yüzde 24'ü İstanbul'da yakalanırken, bu ili yüzde 6.1'lik oranlarla Ankara ve İzmir'in takip ettiğini belirtildi.

2005 yılında Türkiye'de meydana gelen uyuşturucu madde olaylarının Haziran ve Temmuz aylarında bir düşüş gösterirken, hasat mevsimiyle birlikte Ağustos ayından itibaren artış gösterdiği ve en fazla olayın yüzde 10.7'lik oranla Eylül ayında meydana geldiği ifade edildi.

2005 yılında meydana gelen uyuşturucu madde olaylarında yakalanan şüphelilerin sayısı Haziran ve Temmuz aylarında en alt seviyedeyken, Eylül ayında yüzde 10.8'lik oranla en üst seviyeye ulaştığı kaydedildi.

2005 yılında uyuşturucu madde kaçakçılığı olaylarına karışan araçların sayılarında 2004 yılına göre yüzde 16.5'lik bir azalma meydana geldiği belirlenirken, aynı zamanda 2004 yılına göre 2005 yılında uyuşturucu madde kaçakçılığında kullanılan otomobillerin sayısında yüzde 35.8'lik, TIR ve kamyonların sayısında yüzde 19.3'lük bir azalma olduğu, kamyonetlerin sayısında yüzde 50'lik ve otobüslerin sayısında ise yüzde 33'lük bir artışın olduğu belirlendi.

2005 yılında uyuşturucu madde taşınan araçlar arasında otomobil 27 olayla ilk sırada yer alırken, 21 olayla TIR ve kamyon, 10 olayda kamyonet, 4 olayda otobüs, 4 olayda minibüs kullanıldığı verilerde yer aldı.

Raporda, havalimanlarında meydana gelen uyuşturucu madde kaçakçılığı olaylarında 2004 yılında önemli bir artış olduğu, 2005 yılında ise 2004 yılına kıyasla yüzde 5.7'lik bir azalma olduğu ortaya konuldu. 2005 yılında meydana gelen havalimanı olaylarının yüzde 10'unda uluslararası uyuşturucu madde kaçakçılığı yapıldığı tespit edilirken, bu olaylarda 5 kilo 344 gram eroin ile birlikte 6 kilo 678 gram kokain maddesi ele geçirildi. 2005 yılında meydana gelen havalimanı yakalamalarında İstanbul Atatürk Havalimanı'nın ilk sırada yer aldığı bildirildi. Belirlenen 50 olayın 48'i Atatürk Havalimanı'nda yaşanırken 1'i Antalya, 1'i ise İzmir'de tespit edildi.

Uyuşturucu Naklinde Posta Ve Koli Kullanımı Arttı

Uyuşturucunun taşınmasında posta ve koli olaylarının 2005 yılında 2004 yılına kıyasla yüzde 35'lik, 2004 yılında ise 2003 yılına kıyasla yüzde 66.6'lık bir artış gösterdiği görüldü. 2001 yılında 7, 2002 yılında 13, 2003 yılında 12, 2004 yılında 20 ve 2005 yılında 27 posta ve koli yönetimiyle uyuşturucu nakli yapıldığı tespit edildi. Yakalama metotlarına bakıldığında ise, 2005 yılında meydana gelen uyuşturucu madde olaylarının yüzde 27'sinin aramalar sonucunda, yüzde 22'sinin muhbirlerden elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda, yüzde 20'sinin ihbar, yüzde 10'unun teknik takip, yüzde 2'sinin detektör köpek yönetimiyle yakalandığı ortaya çıktı. 2005 yılında detektör köpek kullanımı 2004 yılına oranla yüzde 118'lik bir artış gösterirken, ihbar sonucu aydınlatılan olayların sayısında ise yüzde 38.6'lık bir azalma olduğu tespit edildi.

Haklarında uyuşturucu madde kaçakçılığından dolayı adli işlem yapılan kişilerin yüzde 67.4'nün esrar, yüzde 15'nin Extacy ve yüzde 10.7'sinin eroin maddesi olaylarında yakalandıkları tespit edildi. Esrar maddesi olaylarında yakalanan şüphelilerin sayısının ilk sırada yer almasının, ülkemizde en çok kullanıcısı bulunan uyuşturucu maddenin esrar maddesi olmasından kaynaklandığı vurgulandı.

Meydana gelen uyuşturucu madde olaylarında yakalanan şüphelilerin cinsiyet durumuna bakıldığında, erkek şüphelilerin sayısının kadın şüphelilerin sayısından daha fazla olduğu görüldü. 2005 yılında 11 bin 473 erkek gözaltına alınırken, kadın sayısı ise 506 olarak belirtildi. 2005 yılında haklarında uyuşturucu madde suçundan dolayı işlem yapılan şüphelilerin yüzde 95.7'sini erkekler oluştururken, geriye kalan yüzde 4.3'ünü kadınlar oluşturdu. 2004 yılıyla karışlaştırıldığında erkeklerin oranında yüzde 1.3 artış olduğu görüldü.

Son 5 yıllık artış incelendiğinde ise erkeklerin ortalama yüzde 13.4 oranında, kadınların ise yüzde 17.5 oranında artış gösterdikleri belirtildi. Kadınların erkeklerden daha fazla artış göstermesinin sebebi ise toplumda meydana gelen sosyal değişiklikler, kadınların sosyal statü değişikliği, toplumda daha fazla yer edinmeleri ve sosyalleşmeleri olarak sıralandı.

Uyuşturucu madde kaçakçılığı olaylarına karışan yabancı uyruklu şahısların sayısında ve yurtdışında uyuşturucu madde kaçakçılığı olayına karışan Türk uyruklu şahısların sayısında, 2004 yılından itibaren artış olduğu görüldü. 2004 yılında Türkiye'de yakalanan yabancı sayısı 175 iken, bu sayı 2005 yılında 201 olarak belirlendi. 2004 yılında 309 olan yurt dışında yakalanan Türk sayısı ise 2005 yılında 349 olarak ortaya çıktı. 2005 yılında Türkiye'de yakalanan yabancı uyruklu şahısların sayısında yüzde 14.8'lik, yurtdışında yakalanan Türkiye uyruklu kişilerin sayısında ise yüzde 12'lik bir artış olduğu görüldü.

UYUŞTURUCU KULLANIMI YAŞIN ALTINA İNDİ ÖZGÜR AKBAŞ - Yeni Şafak Gazetesi - 09 /11/2004

AK Parti'li Ergenç'in Türkiye'deki 'uyuşturucu' gerçeğini gözler önüne seren raporuna göre, uyuşturucu bağımlılığı 11 yaşın altına inerken, bebek denecek yaşta uyuşturucu müptelası çocuklar olduğu ortaya çıktı.

Sokak çocuklarının problemleri ve çözüm yollarını tespit amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nun Başkanı, AK Parti Siirt Milletvekili Öner Ergenç, Türkiye'deki "uyuşturucu" sefaletini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren çarpıcı bir rapor hazırladı. Rapora göre, uyuşturucu bağımlılığı 11 yaşın altına inerken, bebek denecek yaşta uyuşturucu müptelası olan çocuklar ortaya çıktı. Ergenç, DİE verilerine göre, 2 milyon 250 bin çocuğun gecekondularda yaşadığını belirterek "Sadece rapor yazmayıp sokaklara da ineceğiz" dedi. Ergen "Sevgi Köyü" projeleri için de Cumhurbaşkanı ve Başbakan'dan destek isteyeceklerini söyledi.

Ergenç'in "Uyuşturucu ve Gençlik" raporunda, uyuşturucu bağımlılığının Türk toplumunu tehdit edici noktalara ulaştığı ortaya kondu. Uyuşturucu ve madde bağımlılığının 11 yaşın altına indiği belirtilen rapora göre; 2004 yılının ilk 9 ayında 11 yaş altında 102 kız, 179 erkek olmak üzere 281 çocuk sigara, 2'si kız 1'i erkek olmak üzere 3 çocuk alkol, 7 çocuk çözücü, 33 çocuk yapıştırıcı (uhu-bali), 3 çocuk hap, 1 çocuk uyuşturucu madde bağımlısı. 11 yaşın altında bebek denecek yaşta uyuşturucu ve madde bağımlısı olan toplam 328 çocuğun yanısıra Türkiye'de yüzlerce "bebek müptela" olduğu, ancak bunların kayıtlara girmediği belirtildi.

Raporda, madde kullananların yüzdelik değeri de ortaya çıkartıldı. Buna göre, madde bağımlılarının yüzde 96'sı erkek, yüzde 4'ü ise kadın. Uyuşturucuya ilk başlama yaşının 0-18 yaş arasındaki istatistiği yüzde 34 olarak ortaya çıktı. Madde bağımlılarının eğitim ve medeni durumlarının da incelendiği raporda, bağımlılığın ilkokul çağında başladığı vurgulandı. Raporda, uyuşturucu kullanımına arkadaşların ve merak duygusunun yol açtığı vurgulandı. Raporda, uyuşturucunun yol açtığı ölüm vakaları ve illerdeki suç dağılımlarına da yer verildi. 2003 yılında 6 kişi uyuşturucu kullanımı nedeniyle öldü. İstanbul ve Diyarbakır, uyuşturucu nedeniyle yaşanan ölüm olaylarında birinci sırada. 2003 yılı içinde Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'nın 3 bin 736 farklı uyuşturucu madde olayında 7 bin 934 kişiyi yakaladığı kaydedilen raporda, kaçakçılığın en çok İstanbul, İzmir, Adana, Gaziantep, Hakkari, Kilis, Ankara, Adana, Van, Edirne, Kayseri, Antalya ve Hatay gibi illerde ortaya çıktığı belirtildi. Raporda, iller bazında sokak çocukları ile ilgili kayıtların yetersiz olduğu belirtildi.

Kişilerin gelir düzeyi de uyuşturucu bağımlılığında önemli rol oynuyor. Gelir gruplarına göre bağımlılık oranı şöyle:

· 0-250 milyon TL 358 kişi (yüzde 35)

· 251-500 milyon TL 252 kişi (yüzde 24)

· 501-750 milyon TL 93 kişi (yüzde 9)

· 751-1 milyar TL 34 kişi (yüzde 3)

· Geliri olmayan 43 kişi (yüzde 4)

· Bilinmeyen ise 202 kişi (yüzde 20)

· Bin 911 kız, 18 bin 781 erkek çocuk olmak üzere toplam 20 bin 692 sigara bağımlısı.

· 144 kız, 2 bin 577 erkek olmak üzere toplam 2 bin 721 alkol bağımlısı.

· 2 kız, 683 erkek olmak üzere toplam 685 çözücü bağımlısı.

· 17 kız, bin 355 erkek olmak üzere toplam bin 372 yapıştırıcı bağımlısı.

· 12 kız, 328 erkek olmak üzere toplam 340 uyuşturucu bağımlısı.

· 40 kız, 548 erkek olmak üzere toplam 588 hap bağımlısı.

· 11-18 yaş arası uyuşturucu ve madde bağımlısı çocukların sayısı 26 bin 398 olurken, 11 yaş grubunun altındaki 328 bağımlı çocuk sayısı da eklenince bu sayı 26 bin 726'ye yükseliyor.

UYUŞTURUCU VAROŞLARA KAYDI - SFÜSUN SAKA - Tempo Dergisi - 20/09/04

Son bir yılın araştırmaları uyuşturucu kullanma yaşının giderek düştüğünü ve son trendin ecstacy olduğunu gösteriyor . ÇEMATEM'in yaptığı son bir yılın araştırmasına göre varoş gençleri kafelerde, Türk pop müziği dinleyip ecstacy kullanıyor. Uyuşturucu, eskisi gibi sorunlardan kurtulmak değil, eğlenmek için alınıyor. Evlerde, 'kız kıza uyuşturucu partileri' düzenleniyor.

Türkiye'de madde kullananların sayısı giderek artarken, kullanıcı profili de ciddi biçimde değişiyor. Ekonomik durumu iyi olan aile çocuklarının kullandığı bilinen uyuşturucu maddeleri artık varoşlardaki gençler yoğun olarak kullanıyor. Ve yapılan araştırmalar gösteriyor ki, madde bağımlısı olanların yaşları giderek de küçülüyor. Hatta bu küçülmenin ürkütücü boyutlara ulaştığı bile söylenebilir. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde hizmet veren ÇEMATEM - Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi Klinik şefi Doç. Dr. Kültegin Ögel son bir yıl içinde yaptıkları araştırmaların sonuçlarının bu anlamda çok ciddi olduğunu ve ciddiye alınması gerektiğini belirtiyor.

Uyuşturucu kullanım yaşı 10'a düştü

ÇEMATEM doktorları tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre; son iki yılın gözlemleri 2001 yılına hemen hiç benzemiyor. Yaptıkları araştırma dışında gözlemlerine de değinen Ögel, sonuçta her ikisine göre; uyuşturucu kullanımı alanında temel değişimler olduğunu belirtiyor ve bu değişimleri şöyle özetliyor. "Eskiden şunu gözlerdik: Özel okullarda, ekonomik durumu iyi aile çocuklarında uyuşturucu kullanımı yaygındı. Ama şimdi durum çok farklı ve bu, iki yılda değişti. Özellikle varoş kesimlerinde, yarı kentsel alanda, tahminimizden çok yüksek oranda madde kullanımı olduğu görülüyor. İki yıl önce uyuşturucu kullanım yaşı 12-13 civarındaydı, şimdi ise 10-11 civarına düştü. Bu çok çarpıcı bir durum. Eskiden trend daha çok tiner-bali gibi uçucu maddeler üzerineydi ve biz bu maddeleri kullananları daha çok İstanbul merkezinde görüyorduk ama özellikle belirtmeliyim ki, varoşlarda görmüyorduk. Oysa şimdi, Gaziosmanpaşa, Esenler, Bağcılar, Sultançiftliği gibi bölgelerde daha çok görülüyor. Yani son iki yıldır trend tamamen değişti."

Uyuşturucuda trend Ecstacy

ÇEMATEM'de yapılan araştırma, uyuşturucu madde kullanımındaki trendin de değiştiğini gösteriyor. Buna göre trend, uçucu maddelerden ectacy'ye kaydı. Bu durum uzmanlar tarafından da ilginç bir şey olarak yorumlanıyor çünkü daha çok club, ve discolarda eğlence sırasında kullanılan bu maddeler şimdi çok farklı bir kültürün farklı ortamlarında deneniyor. Artık, Güneşli, İkitelli, Gaziosmanpaşa, Bağcılar, Esenler gibi bölgelerden tedavi için gelen çocuklar, uyuşturucu olarak bali kullanıyorsa, muhakkak yanında ecstacy de kullanıyor. Bunların fiyatları sanıldığı gibi yüksek de değil. Ve bu gençler hapları, discolarda değil ama kafelerde içiyor. Ögel bu konudaki izlenimlerini de şöyle anlatıyor: "Orada diskolar falan yok ama kafe gibi ortamlarda müziği açıp içiyorlar ve arabesk yerine de Türk pop müziği dinliyorlar. Müzik zevkleri de değişti artık. Arabeskten popa kaydılar. Bir numarada dinledikleri radyolar pop müzik ağırlıklı yayın yapanlar. Geçenlerde çocuklardan biri arabamı çaldı ve radyoyu böyle bir kanala ayarlamış.

En önemli değişimlerden biri de başörtülü kızların da bu tür maddeleri kullanmaya başlamaları. Bakıyoruz, buraya başörtülü kızlar da geliyor 12-13 yaşlarındalar ve onlar da ecstacy kullanıyor. Kullanım alanları tabii ki evlerdeki kız partileri oluyor. Onlardan kimse şüphelenmiyor. Saat 12:00'de başlıyor, 17:00'ye kadar devam ediyorlarmış. Bütün bunlar iki üç yıl öncesinin trendi ile çok farklı doğal olarak. Daha öncesinde biraz daha acılarını gidermek, sorunlarını unutmak için madde kullanan çocuk profili tamamen değişmiş görünüyor. Şimdi eğlence için madde kullanımı arttı. Artık eğlence önemli bir tercih haline geliyor."

Madde kullanımı ve suç

Yine aynı araştırma ve izlenimlere göre; madde kullanıcılarının neredeyse yüzde 80'i aynı zamanda suç da işliyor. Hatta bu suç oranlarının daha da yüksek olduğu düşünülüyor, çünkü hepsi suç işlediklerini söylemiyor. Eskiden bu oran yüzde 30 civarındaydı. Bu durum sadece madde kullanımına bağlı değil, aynı zamanda gençler arasında suç oranı ayrıca artıyor. Kimi zaman sadece suç işlemek için madde kullanıyorlar. Kimi zaman da parayı bulabilmek için suç işliyorlar. Özellikle maddeyi alabilmek için suç işlemek yaygın ama suç davranış haline gelmek üzere. Doç. DR. Kültegin Ögel, "Burada önemli bir konu şu: Biz ne yapıyoruz? Eskiden merkezlerimiz vardı, insanlar buraya geliyordu ama artık bizim oralara gidip yerinde müdahale yapmamız gerekiyor. Okullara gidip, çocuklara 'madde kullanmayın' demek çok demode ve sadece içmekten korkan ve biraz düşünenler üzerinde etkili olabilir.

Kullananlar ise gülüp geçiyor bu etkinliklere. Komik geliyor çünkü onlara" diyor ve uyuşturucu kullanan gençlerin profillerinin değişimine ilişkin şunları söylüyor:

"Madde kullanımı artık ilkokul çağındaki çocuklardan, liseye kadar yayılmış durumda. Varoşlarda da yaygınlaştı. Yani profil tamamen değişti.

Evet varoşların karakteri değişti. Eskiden gecekondular vardı. Komşular birbirlerini tanırdı, hatta birkaç mahalle ötesindeki komşu bile tanınırdı. Feodal yapı hakimdi. Ama şimdi gecekondular apartman haline geldi. Bir yandaki sokaktaki kişiyi tanımıyorlar, dolayısıyla ailelerin çocuklar üzerindeki kontrolü kalktı. Bu değişimlere rağmen varoşların ekonomik düzeyi hala çok düşük ve bu çocuklar kente indiklerinde ya da o hayatı televizyonlarda gördüklerinde aradaki uçurumu da çok net fark ediyor. Yoksulluk çok yüksek. Kente ne kadar uzak olduğunu görüyor, isyan ediyor ve devlete karşı gelmek istiyor. Devlet neyi yasaklıyorsa onu yapıyor. Suç işliyor ve uyuşturucu kullanıyor. Bunu hak görüyor kendinde. Bir de bunun ardında ümitsizlik var tabii ki. Nasıl orada olabilirim? diye düşündüğünde, Özcan Deniz, İbrahim Tatlıses olmak ya da suç işleyip mafya olmak istiyorlar, tıpkı Kurtlar Vadisi'ndeki gibi. İmgelemleri var. İsyanları, karşıtlık değil, sistemin içine girebilmek için ve bunun en kolay yolu nedir? Suç işlemek. Suç işlerseniz, çok para kazanırsınız, ilişki kurasınız ve bu yol açılıyor önlerinde. Uyuşturucu kullanan çocuklarda cinsel ilişki yaşı da çok geriledi. Ve bu bölgelerdeki çocukların aile yapıları genelde bozuk ama bozuk derken ayrı anne baba çocukları değiller. Çocuklarına iyi bir hayat sunamayan aile çocukları bunlar. Çocuklarıyla ya aşırı ilgili ya da tam ilgisizler, tavır koymayı beceremiyorlar. Bu anne babalar aslında göç eden ve kentleşemeyen anne babalar. Köylü de değiller, kentli de.

Çocuklar açısından şöyle bir şey var. Kızlar eskisinden daha isyankar, genel olarak haklarını arıyorlar, cinsiyetlerinin farkındalar ama çocuk oldukları için bu eğilimleri çok kolay kullanılıyor. Toplumda yerlerini bulurken, onları kullananlar artıyor. Madde kullanmak ya da bulmak için de paralı seks yapanlar da artıyor."         

NASIL KURTULUNUR?

-Çocuğunuzun Uyuşturucu Madde Kullandığını Nasıl Anlarsınız?

Uyuşturucuların kullanılması davranış değişikliklerinde ve bünyedeki emarelerde kendini gösterebilir. Bununla beraber bu işaretler kesin delil sayılmazlar. Uyuşturucunun kullanılmasında kesin delil olan bünye emaresi enjeksiyonda (bilhassa eroinde) görülür. Daha çok kol ve bacak damarları boyunca olmak üzere, bağımlının bütün vücudunda iğne izleri vardır. Bunlar sivrisineğin soktuğu yerlere benzer ve muhtemelen iltihaplıdır. Tabi iğne ile tedavi gören hastaların vücudunda da iğne izlerinin bulunduğu unutulmamalıdır.

Kullanılan uyuşturucunun cinsine ve kullanma şekline göre değişen aletler, zehir in alınışı ve çeşidi hakkında fikir verir. Vücuttaki emarelerin çokluğu bağımlılık ihtimalinin işareti ise de, uyuşturucu kullanılmasının kesin delilleri olarak kabul edilmemelidir, fakat uyanık olunmalı, olaylar dikkatle izlenmeli ve değerlendirilmelidir. Bunlar mesela, el titremesi, ter boşanması, uykusuzluk, huzursuzluk, sükunet ile sinirlilik hallerinin birbirini takip etmesi gibi işaretlerdir. Davranış değişiklikleri de uyuşturucu bağımlılığın işareti sayılır.

Gençlerde rastlanan ve göze çarpan bu ve benzeri haller, ergenlikle ilgili çok normal sebeplerde olabilir. Örneğin ergenlikte:

Okul başarılarındaki inişler ve yükselişler, Aile münasebetlerinden ayrı kalma, uzaklaşma, Ruh halinde değişiklikler, İlgi alanlarının sık sık değişmesi söz konusu olabilmektedir.

Bunlar tehlike işaretleridir :

? Daha önce bizlerle olmaktan zevk alan, programlar yapan kızımız veya oğlumuz, bizden uzak durmaya başlamışsa, ilgi ve istekleri sıklıkla değişiyorsa, maymun iştahlı olmuşsa, daha önce eğitim konusunda verdiği kararı değiştirmişse, kararsızlıklar yaşıyorsa...

? Ruhsal yönden içine kapandığını, aşırı sinirli olduğunu, alınganlaştığını, sonra tekrar normale döndüğünü fark ediyorsak.

? Başarı oranı tamamen ve her derste düşmüş ise, arkadaşlarını çok sık değiştiriyorsa, eski arkadaşlarına sırt çeviriyor ve çevreyle ilişkilerden kaçıyor, işini yada okulunu bırakmak istiyorsa.

? Hiçbir şeye ilgi duymuyor ve herkesten uzak kalıyorsa, geleceğe dönük hiçbir adım atmıyorsa.

? Ani ve çabuk duygu değişimleri varsa, yemek yeme düzeninde bozukluk oluyorsa.

? Yalan söylüyor ve evden ufak tefek şeyler kayboluyorsa.

? Elbisesinde, yatağında ufak yanıklar ve yırtıklar oluşmuşsa, farklı yerlere gittiğine dair ipuçları varsa.

? Tuvalette uzun süre kalıp, oradan rahatlamış olarak çıkıyorsa.

? Odasında, üstünde pudraya benzer şeyler varsa bunlar bize bir problemin olduğunu düşündürmelidir. Ama bütün bunları, tek başına anne yada baba olarak halletmeye kalkışmamak, mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekir.

-Aileye Düşen Görevler


Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düşmektedir. Aile toplumun temel çekirdeğidir. En başta anne ve baba, çocuklara örnek olmalıdır. Çocuklar, her türlü sıkıntılarını ve problemlerini öncelikle anne ve babalarına açabilmelidirler. Problemlerin ilk defa aile büyüklerince değerlendirilmeleri şarttır.
Bu konuda gençlerimizin dikkat edecekleri noktalara gelince;

? Gerek sevgiyi ve mutluluğu muhakkak ki kendi yuvalarında aramalıdırlar.

? Kötü arkadaş guruplarından uzak durmaları gerekir. Böyle kişiler davranışlarından, hareket ve sözlerinden anlaşılır.

? Boş zamanları en iyi şekilde (okumak, kültürel ve diğer faydalı faaliyetlerde bulunmak gibi meşguliyetlerle) değerlendirmelidirler.

? Yine gençlik dönemi ; halk arasında söylendiği şekliyle "delikanlılık" devresidir. Bu yaşlarda kişilik icabı, gelecek için her an problem oluşturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir. Gençler bu hususu daima göz önünde tutmalı büyüklerin uyarılarını dikkate almalıdırlar.

Son olarak gençlerimizi uyuşturucunun içine çeken alt kültürden bahsetmek istiyorum. İçki uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklıklar, fuhuş evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama "Uyuşturucu Kültürü" adını veriyoruz. Zararlı alışkanlıkların temelinde bu vardır ve bunu önlemek uyuşturucu kültürüyle mücadeleye bağlıdır.


Bu kültürün filizlendiği birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane, meyhane ve benzeri yerlerden uzak durmalıdır.


Bira ve "alkolsüz" denilen bira, alkolizm ve uyuşturucu batağının başlangıç basamağıdır.


Yine milli manevi değerlerimiz, yüzyıllardan beri nesilden nesile intikal eden geleneklerimiz uyuşturucu kültürünün panzehiridir. Bu değerlere sarılmak zorundayız.

-Medya'ya düşen görevler

En güçlü ve yaygın eğitim kurumu olduğu halde bu çizgide hiç bir görev üstlenmeyen, hatta büyük bölümü ile, bilhassa temeldeki konu olan ve her türlü zararlı alışkanlıklara ve bunların salgın haline gelmesinde en büyük etken kabul edilen uyuşturucu kültürü çizgisinde büyük bir sorumsuzluk sergileyen medya, mutlaka disipline edilmeli. Bu güçlü kurum bütün birimleri ile yararlı bir çizgiye getirilmelidir ve medyanın bu sorumluluklarını ve hayati önem taşıyan görevlerini kabullenip yerine getirmedikçe diğer hiçbir tedbirin ülkeyi ve toplumu selamet kıyısına götüremeyeceği kesinlikle bilinmelidir. Bu ülke, bu toplum ve bu devlet hepimizindir. Bir yerde hırs ve kazançlara sınır tanımak zorundayız.

KULLANIMLA MÜCADELE

-Tedavi

Uyuşturucu madde kullanan kişiler tedavi olabilir. Özellikle tedavi ilkelerini yerine getiren kişilerde uyuşturucu maddeyi bırakma oranı çok yüksektir.

Kullanıcılar arasında "bu hastalığın tedavisi olmadığı" yolunda bir kanı yerleşmiştir. Bu değiştirilmeye çalışılmalıdır.

Uyuşturucu maddeyi bırakan kişilerde tekrar madde kullanımına başlamak sık olarak gözlenen bir durumdur. Kişi uyuşturucu maddeleri bıraktıktan sonra bir daha hiçbir zaman kullanmamalıdır. Bir kez kullanması onun eski günlerine dönmesine neden olabilir.

Tedavinin ilkeleri

Bu maddeleri kullanan kişilerin tedavisi kişiye, kullanılan maddenin cinsine ve kullanım süresine göre değişiklikler göstermektedir.

Tedavinin başarısı için iki önemli etken sayılabilir:

? Bunlardan birincisi kişinin tedavi olmayı istemesidir. Eğer kişi tedavi olmayı kendisi istemiyor ise, kimse ona zorla bıraktırmayı başaramaz.

? Diğeri ise kişinin maddeyi bırakmaya kendini hazır hissetmesidir. Çünkü, kişi maddeyi bıraktığı zaman alışkanlıklarını, yaşadığı ortamı değiştirmek zorunda kalabilecektir. Eğer tüm bunlara hazır değilse, yapabilecek fazla bir şey yoktur.Uyuşturucu madde kullanan kişide bağımlılık geliştiyse, tedavi daha güç olacak ve daha uzun sürecektir.

Ayrıca, uyuşturucu kullanımı ile daha da artan aile içi iletişim bozukluklarının, kopukluklarının giderilmesi için anne ve babanın da tedaviye katılması gerekir.

-Önleme

Gençlerin madde kullanmaya başlamasını önlemede ailelerin çocukları ile ilişkilerinin kalitesi önemli bir yer tutar. Çocukları ile kuvvetli sevgi ilişkisi olan doğru ve yanlışları öğreten, davranışları için uygulanabilir kurallar koyan, bunların uygulanmasını sağlayan ve çocuklarını gerçekten dinleyen ebeveynler çocuklarının uygun bir aile ortamında yetişmesini sağlamış olurlar.

İnsan ihtiyaçları, sonsuzdur.Çocuğunuzun yaşını sosyal çevresini, ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak ne kadar harçlık vereceğinizi belirleyiniz. Belirlenen bu rakam ihtiyaçların üzerinde yada bu ihtiyaçları karşılayamayacak miktarda olmamalıdır.

-Değerlerin öğretilmesi

Her ailenin bazı prensip ve standartlarla belirlenmiş davranış beklentileri vardır. Sosyal, ailesel ve dini değerler gence alkole ve maddeye hayır demeleri için nedenler bulmasını ve kararlılıklarını kesin bir şekilde sürdürmelerini sağlar.

Aile değerlerinizi çocuğunuza açık bir şekilde öğretebilmeniz için:

İzin alması için gerekli olan değerleri açık bir şekilde belirtin ve dürüstlük, sorumluluk alma ve kendine güvenin neden önemli olduğunu, bu değerlerin iyi kararlar vermede nasıl yardımcı olacağı hakkında konuşun.

Kendi davranışlarınızın çocuğunuzun değerlerinin gelişmesini nasıl etkilediğini sakın unutmayın. Çocuklar kendi anne-babalarının davranışlarını taklit ederler. Örneğin sigara içen anne ve babaların çocuklarının sigara içme yüzdesi daha yüksektir. Sigara içme, alkol ve yatıştırıcı ilaçları alma davranışlarınızı yeniden gözden geçirin. Unutmayın ki sizin bu maddeye karşı tutumunuz çocuğunuzun alkol veya madde kullanıp kullanmamaya karşı belirleyeceği tutumu şekillendirecektir. Bu zaman zaman aldığınız alkolü tamamen kullanmamanız anlamına gelmektedir. Çocuklar bağımlılık düzeyinde, kendisine ve ailesine zarar verebilecek düzeyde alkol kullanımı ile sosyal içicilik arasındaki farkı anlayabilirler.

Çocuğunuzun asla sizin içkinizden tatmasına izin vermeyin. Böylece çocuk, erişkinler için yasal ve kullanılabilir olan alkolün çocuklar için yasal olmayan bir madde olduğunu görebilir.

Kendi söz ve davranışlarınız arasında ki uyuma dikkat ediniz. Çocuğunuzun sizinle özdeşim kurduğunu unutmayınız. Çocuğunuzdan beklediğiniz davranışları sizin gösterdiğinizden emin olunuz. Çocuğunuz sizi model alır. Sizin davranışlarınızın, tutumlarınızın, sorunlarla başa çıkma yollarınızın benzerlerini çocuğunuzda görebilirsiniz.

Çocuğunuzun sizin aile değerlerinizi anladığından emin olunuz. Aileler bazen çocuklarının nadiren veya hiç konuşmadan değerleri aldıklarını düşünürler. Bu doğru değildir. Bunlar, aile yemek için bir araya geldiğinde konuşulabilir.

-Alkol ve Diğer Maddelere Karşı Kuralların Konması ve Bunların Uygulanması

Kuralların konması işin sadece başlangıç kısmıdır. Önemli olan bunların uygulanmasıdır. Kurallara uyulmadığında uygulanacak yaptırımlar da önceden belli olmalıdır.

Açık olun. Kuralların nedenlerini açıklayın. Kuralların neler olduğunu ve nasıl bir davranış beklediğinizi söyleyin. Kurallara uymamanın sonuçlarını, yani yaptırımın ne olacağını, nasıl uygulanacağını ve ne kadar süreceğini tartışın.

Tutarlı olun. Çocuğunuzun alkol veya madde kullanmaması konusundaki kuralların evde, arkadaşında ve her yerde geçerli olduğundan emin olun.

Makul olun. Daha önce kararlaştırılmamış yeni kuralları ve cezaları çocuğunuzla tartışmadan uygulamayın. "Baban eve geldiğinde seni öldürür" gibi gerçekçi olmayan tehditlerden kaçının. Bunun yerine sakin bir şekilde tepki verin ve daha önce kararlaştırmış olduğunuz cezayı uygulayın.

-Alkol ve Maddelerin Etkileri Hakkında Bilgi Sahibi Olma:

Aileler; alkol ve uyuşturucu maddeler hakkında bilgilenmeli, tehlikeyi kendilerinden ve çocuklarından çok uzaklarda görmemeli, tehlikeden uzak kalabilmek için tedbirler geliştirmelidirler.

-Çocuğunuzla Konuşma ve Onu Dinleme

Bir çok aile çocuğu ile alkol ve diğer maddelerin kullanımını konuşmaktan kaçınır. Bazıları kendi çocuklarının böyle maddelerle karşılaşmayacağını düşünür. Bazıları ise bunu nasıl konuşacağını bilmediği için veya böyle fikirleri çocuğun kafasına koymak istemediği için konuşmaz.

Çocuğunuz böyle bir problem yaşayıncaya kadar beklemeyin. Tedavi programlarına giren bir çok genç ailelerin öğrenmesinden önceki en az iki yıldan beri madde kullandıklarını açıklamaktadırlar. Çocuğunuzla madde ve alkol hakkında daha erken konuşmaya başlayın ve iletişim kanallarını açık tutun.

Tüm cevapları bilmeme olasılığından endişe etmeyin. Çocuğunuz bununla ilgili olduğunuzu bilsin yeter. Birlikte cevapları araştırabilirsiniz.

Aşağıda çocuğunuzla alkol ve madde hakkında konuşabilmenizi sağlayacak bazı ipuçları bulacaksınız.

İyi bir dinleyici olun. Çocuğunuzun size problemlerini veya sorunlarını getirebileceğinden emin olun. Çocuğunuzun size söylediği şeyleri dikkatle dinleyin. Öfkenizi kontrol edin, şiddetten kesinlikle kaçının. Gerekiyorsa, sakinleşmek için kendinize süre verin. Çocuğunuzun ne söylediğine çok dikkat edin. Eğer çocuğunuz sorunlarından bahsediyorsa, okulda veya arkadaşlarıyla işlerin nasıl gittiğini siz sorun.

Hassas konularda da konuşabileceğinizi hissettirin. Gençler, kendileri için önemli konularda ailelerinden bilgi alabileceklerine inanmak isterler.

Ödüllendirin. Sadece yanlışlar üzerinde odaklanmayın, iyi yaptığı şeyleri de fark edin ve bunları belirterek pekişmesini sağlayın. Aileler ödüllendirmekte eleştirmekten daha cömert olursa çocuklar kendilerini daha iyi hissederler ve kendi kararlarına güvenerek özgüveni yüksek gençler olurlar. Burada kastedilen sözel ödüllendirmedir. Yani çocuğunuzun yaptığı davranışı beğeniyorsanız onu takdir ettiğinizi söyleyin.

Açık mesajlar verin. Alkol veya madde hakkında konuşuyorsanız çocuğunuza kullanmama mesajını açık şekilde verdiğinizden emin olun. Böylece çocuğunuz kendisinden beklenenleri tam olarak bilecektir.

Doğru davranışlarınızla model olun. Çocuğunuzdan beklediğiniz dürüstlük, ahlaklı olmak gibi davranışları kendiniz gösterdiğinizden emin olun.

-İletişim İpuçları

Dinleme;

  • Dikkatle dinleyin
  • Sözünü kesmeyin
  • Çocuğunuz konuşurken kendi söyleyeceğinizi
  • Hazırlamakla meşgul olmayın
  • Çocuğunuzun sözünün bittiğinden emin olana kadar bekleyin.

Gözleme;

  • Çocuğunuzun yüz ifadesi ve vücut dilini anlayın.
  • Çocuğunuz sinirli ve rahatsız mı veya rahat mı görünüyor?
  • Konuşma süresince çocuğunuzun söylediklerini ona eğilerek, omzunu tutarak ve başınızı sallayarak ve
    göz teması kurarak dinleyin.
  • Çocuğunuzun konuşmalarını ciddiye alın.

Cevap verin;

  • "Şunu yapmalısın", "senin yerinde olsam" veya "ben senin yaşındayken" ile başlayan cümleler yerine "çok ilgimi çekti" , "anlıyorum ki bu bazen zordur" gibi cümlelerle başlamak cevap vermek için daha uygundur.
  • Eğer çocuğunuz size duymak istemediğiniz şeyler söylüyorsa, sakın bunları yadsımayın.
  • Her durum için çocuğunuza önerilerde bulunmayın. Bunun yerine anlattığı şeylerin ardında ki duyguları anlamaya çalışın.
  • Çocuğunuzun kastettiği şeyi anladığınızdan emin olun.
  • Çocuğunuzun içinde bulunduğu güç durumu sizinle paylaştığı için pişman olmasına neden olmayın. Her zaman onun yanında olacağınızı hissettirin.

-Uyuşturucuya Alıştırma Yöntemleri

Unutmayın , eroin bağımlılığının ilk adımı arkadaş kıyağı ile atılır .Eğer arkadaşınız , gerçektende arkadaş değil de bir "ayakçı" ise, birkaç hafta sonu devam eden bu kıyakçılığı " bombalama" denilen ikinci aşama izler. Bu aşamada bir gün ziyaretinize gelen ayakçı, kıyağını yaptıktan sonra giderken, nasılsa yanındaki yüklüce miktarda eroini almayı unutuverir. Bir eroinmanın malını asla unutmayacağını bilmediğiniz için kuşkulanmazsınız. Birkaç gün gelip almasını beklersiniz. Gelmez. Bir gün, "yahu şundan bir kere çeksek ne olur sanki?" dersiniz. Sonra bunun gerisi gelir. Mal bittiğinde bombalanmışınız demektir. Artık bir eroin bağımlısı olarak, her yerde kıyakçınızı, daha doğrusu ayakçınızı arar ve kolaylıkla bulursunuz.

Özellikle genç yaştaki insanlar arasında, guruptan bir yada birkaç kişinin uyuşturucu kullanması , diğerlerinin de en azından bir kez denemesi için yeterli bir neden. Gençler , birbirlerine sigara ikram eder gibi yada hastalığını iyileştirmek amacıyla ilaç verir gibi uyuşturucu sağlayabiliyorlar. Gençler, arasındaki sohbetin dışında kalmasını istemedikleri arkadaşlarını da kendileri gibi uyuşturucu kullanmaya zorlayabilirler. Kullanmaya itiraz eden arkadaşlarını dışlıyor yada "arabesk" türü tanımlamalarla , kendilerince aşağılama yolu seçiyorlar. Okul önleri de artık satıcılar için vazgeçilmez mekanlardan. İstanbul'da bulunan pek çok okulun kapısında , özellikle çıkış saatlerinde uyuşturucu satıcılarına rastlanıyor. Okul yönetimi nemi yapıyor? Hayır onların okulunda uyuşturucu kullanan öğrenci yok ki. Neden böyle bir konuyu düşünsünler?

Esrar bağımlıları , kullandıkları malın içine eroin karıştırılarak bu uyuşturucuya da alıştırılabilirler Eroin krizleriyle birlikte de bağımlılık başlar .

-Uyuşturucu Kültürünün Sebepleri

Toplumu ayakta tutan , ona yücelme ve yasama gücünü kazandıran , manevi , ahlaki ve hamasi değerlerini çürüterek , sömürgeci devletlerin uydusu halin getiren bir soğuk harp uygulamasıdır. Dış güçlerin ve içerdeki ajanlarının ve bunlarla işbirliği yapan mafya üçlüsünün organize çalışmaları. Her zaman mafyanın ağına takılmaya hazır "sokaktaki başı boş insanlar ve çocuklar" Unutulmaması gereken bir önemli husus da : Beyaz zehir alışkanlığının gelişmesinde , içinde türlü uyuşturucular taşıyan ve son yıllarda karaborsaya da tekel çizgisinde hükmeden ithal sigaraların ve kolalı mamullerin keza , çikletlerinde payı zannedildiğinden çok fazla.

-Madde Kullanımının Nedenleri

Bilgisizlik : Tehlikeden habersiz ve bu sebeple konuyu hafife almak.

Özenti: Özenti sergilemede en önemli payın medyaya ait olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Bira-bahane: Diskotek ve diğer kafabulma-eğlenme yerleri. Bunlar beyaz ölüm değirmeninin çarkları ve tuzaklarıdır. Giren büyük ihtimalle öğütülür. Gurup baskıları: kötü arkadaş.

Merak: Denerim, bırakırım kafası. Fakat bir veya iki deneme genci belki de dönüşü olmayan yola sokmaya yeterli gelmektedir.

Moda: Çevreye uyma havası... Bozuk çevre ve hasta toplum. Bilindiği gibi hastalıklarda insandan insana kolaylıkla geçebilir. Gençlerde tehlike sevgisi , cinsel bozukluklar , kendini aşma , ispatlama içgüdüsü veya gayreti. Genetik yapının maddeye yatkınlığı. Gençlerdeki manevi boşluk , inanç zaafı. Bozuk aile ve hasta toplumdan kaynaklanan güvensizlik duygusu. Gelecek karşısındaki kaygılar strese, sıkıntıya ve yalnızlığa itiyor. Aile yapısındaki bozukluklar , geçimsizlikler. Ahlaki manevi zaaflar. Yine ailelerdeki ekonomik bozukluklar çoklukla normaliteyi bozar. Bilhassa yokluktakini bunalıma ve intihara , varlıktakini şımarıklığa , taşkınlığa , tahribe yöneltir. Eğitimdeki zafiyet , yetersizlik ve yanlışlıklar. Maddeci felsefeye dayalı eğitimler insanları bencilliğe (egoizme) , şahsi çıkarcılığa iten temeldeki sebeplerdir.

-Arkadaş çok önemli

Çocuklar ve gençler aileden ve okuldan , zamanla arkadaş çevresinden etkilenirler. Arkadaş çevresinde kabul edilmek için gençler, ekseriya çevresinin baskısına dayanamaz aşağılık duygusu ile uyuşturucu kullanır. Sanıldığının aksine , uyuşturucu ile ilk temas , sokak başında bilinmeyen satıcı vasıtası ile değil , bilakis arkadaş çevresiyle olmaktadır.

                                                                                                                                                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder