24 Ocak 2023 Salı

Tanklar Üzerine

 


Tank, ana görevi doğrudan ateş gücü kullanımıyla düşman kuvvetlerine saldırmak olan, paletli ve zırhlı bir savaş aracıdır. Tankı diğer savaş araçlarından ayıran özellikleri ağır bir zırha, yüksek ateş gücüne ve her türlü arazide hızlı gidecek şekilde tasarlanmış sürüş takımlarına sahip olmasıdır. Her ne kadar masraflı ve lojistik açıdan çaba gerektiren araçlar olsa da, yer hedeflerine saldırma yeteneği ve piyadelerin moralini çökertmesi nedeniyle modern orduların vazgeçilmez unsurlarındandır.

Tanklar güçlü savaş makineleri olsalar da, nadiren tek başlarına hareket ederler. Zırhlarına ve hareket yeteneklerine rağmen omuz üstünden ateşlenen anti-tank füzelerine, mayınlara, topçu ateşine, ve hava saldırısına karşı zayıftırlar. Bu nedenle genellikle diğer birliklerle bir arada hareket ederler. Aynı zamanda ormanlık arazide ve kentsel bölgelerde uzun mesafeli atış imkânının ortadan kalkması, görüş açısının darlığından tank mürettebatının tehditleri fark etmekte zorlanması ve hatta taretin hareket yeteneğinin kısıtlanması nedeniyle dezavantajlı duruma düşerler.
Tanklar ilk defa I. Dünya Savaşı'nda, siper harbi çıkmazını yok etmek için kullanılmış ve zamanla savaş alanında klasik süvari görevlerini üstlenmişlerdir. Tank ismi ilk kez İngiltere'de tank fabrikalarında kullanılmaya başlanmıştır. Bir savaş aracı yapıldığını saklayabilmek için işçilere İngiliz Ordusu için paletli su depoları üretildiği izlenimi verilmiştir. Bir başka rivayete göre, Winston Churchill'a İngiliz Ordusu'nda görevli Subay Ernest Swinton tarafından sunulan gizli raporda yeni motorize silahtan bahsedilmekte ve üç adet olası isim önerilmektedir. Bunlar "cistern" (sarnıç, su deposu), "motor-war car" (motorlu savaş aracı) ve tanktır. Ancak tank söylenmesi kolay olduğu için tercih edilmiştir. Ancak en zorlama senaryo Winston Churchill'un resmi biyografisinde geçmektedir. Bu yeni silahları saklamak için, çizimlerde ve projelerin üzerinde "Rusya'ya su taşıyıcı" (Water Carriers for Russia) diye yazılmıştır. Ancak yazarken kısaltma olarak "Rusya'ya WC" yazılabileceği düşünülmüş ve çizimlerde "Rusya'ya su tankları" olarak değiştirilmiştir. Bunun üzerine bu silahların adı tank kalmıştır.
II. Dünya Savaşı'na kadar tanklar piyadelerin yüksek ateş yüzünden aşamadığı yerlerde kullanılıyordu. Bunun için her piyade bölüğünün belli sayıda tankı vardı. Tankı ana silah olarak kullanan ilk ülke Nazi Almanya'sıdır.
Yaklaşık olarak yüz yıldır tanklar ve zırh taktikleri birçok gelişimden geçmiştir. Silah sistemleri ve zırhlar geliştirilmeye devam etmekle birlikte, birçok ulus konvansiyonel olmayan savaş döneminde bu kadar ağır silahların gerekliliğini tekrar gözden geçirmektedir.                                                                        Tarihçe: 

I. Dünya Savaşı: İlk tanklar 
Batı Cephesi'ndeki savaş koşulları Birleşik Krallık Ordusu'nu, siperleri geçebilecek, dikenli telleri aşabilecek ve makineli tüfek ateşinden etkilenmeyecek kendinden tahrikli bir araç geliştirmek için araştırmaya itmiştir.İlk tanka benzeyen araç, ağır zırhlı bir Rolls-Royce'du ve ilk kez Birinci Dünya Savaşı'nda Ortadoğuda Türk ileri karakollarına[kaynak belirtilmeli] saldırmak için kullanılmıştır. 1914 yılında Kraliyet Deniz Hava Kuvvetleri tarafından bir Rolls-Royce zırhlı aracın kullanıldığını gören ve Binbaşı Ernest Swinton'ın paletli bir savaş aracı üretme fikrinden haberdar olan, zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Winston Churchill bu yeni silahın geliştirilmesini izlemek için Landships Committee (Karagemileri Komitesi)'nin kurulmasına önayak oldu. Karagemileri Komitesi, Little Willie adı verilen ve Birleşik Krallık Ordusu tarafından 6 Eylül 1915 'te test edilen ilk başarılı tank prototipini ortaya çıkardı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından karagemisi diye adlandırılsalar da, gizliliği sağlamak açısından ilk araçlar su depoları ya da kısaca "tank" olarak adlandırılmıştır. İşçilere paletli su taşıyıcıları ürettikleri izlenimi vermek için kullanılan tank kelimesi 24 Aralık 1915 'te resmi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
İlk operasyonel tank olan Mark I, Kraliyet Donanması'ndan Yüzbaşı H.W. Mortimore tarafından 15 Eylül 1916 'da Somme Çarpışması[4] esnasında Delville Korusu'nda kullanılmıştır. Fransızlar Holt traktörlerinden geliştirdikleri Schneider CA1 tankını ilk defa 16 Nisan 1917 'de kullanmışlardır. Tankların yoğun olarak kullanılıp başarılı oldukları ilk çarpışma 20 Kasım 1917 'deki Cambrai Çarpışması olmuştur. Daha sonraki Amiens Çarpışması'nda da tanklar, zırhlı destekleriyle Alman siperlerini yarıp geçme konusunda etkili olmuşlardır. Tank sayesinde siper savaşı demode olmuştur. Birleşik Krallık ve Fransız kuvvetleri tarafından savaş alanlarında kullanılan binlerce tank savaşın kazanılmasında önemli katkılarda bulunmuştur.
Tanklarla ilgili ilk sonuçlar biraz ikilemliydi, güvenilirlik sorunlarının karşısında komuta heyetinin sabırsızlığı sürtüşmelere yol açıyordu. İlk anda ürkütücü bir etki yaratıyor olsa da küçük gruplar halinde yayılan tankların taktik değerleri ve vuruş güçleri azalıyordu. Alman kuvvetleri şoktan ve antitank silahlarının eksikliğinden etkilendi ama rastlantıyla da olsa som antitank gülleri buldular ve Birleşik Krallık tanklarının hareketliliğini kısıtlamak için daha geniş siperler kazdılar.
Değişen savaş alanı koşulları ve güvenilirlik sorunları Müttefik Kuvvetler tanklarının sürekli geliştirilmesine ve çok uzun olan Mark V gibi modellerin üretilmesine neden olmuştur. Mark V özellikle geniş siperler gibi büyük engelleri günümüzün birçok zırhlı savaş aracından daha kolay aşabiliyordu.
Almanya, I. Dünya Savaşı sırasında genellikle ele geçirdiği az sayıda tankı kullanmıştır. Kendi tasarımları olan A7V'den yalnızca yirmi kadar üretmişlerdir.                                                                           1920'lerden II. Dünya Savaşı'na kadar 

Bir çok ülke iki büyük savaş arasında tank tasarımları yapıp bunları hayata geçirdi. 1920'lerde zırhlı birlikler konusuna büyük ilgi olduğu için Birleşik Krallık tasarımları bunların en ilerileriydi. Fransa ve Almanya, I. Dünya Savaşı sonrasının ilk yıllarında hem ekonomik durumları hem de Versailles Antlaşması nedeniyle çok fazla geliştirme yapmadılar. ABD de bu yıllarda çok fazla geliştirme çalışması yapmadı, çünkü ordu içinde en kıdemli sınıflardan olan Süvari sınıfı tank geliştirmeye ayrılan fonların büyük çoğunluğunu devralmayı başarmıştı. Hatta I. Dünya Savaşı'nda tank deneyimi kazanan George S. Patton bile bu dönemde Zırhlı Birlik sınıfından tekrar Süvari sınıfına dönmüştür.
Bu dönem boyunca çoğu Birleşik Krallık'ta geliştirilen birkaç tank sınıfı yaygındı. Hafif tanklar, genellikle onlarca ton ağırlığında idi ve keşif için kullanılıyorlardı. Genellikle diğer hafif tanklar üzerinde etkisi olan hafif bir silah ile donatılıyorlardı. Orta sınıf tanklar ya da Birleşik Krallık'ta bilindiği adıyla kruvazörler biraz daha ağırdı ve uzun menzilli hızlı ilerlemek için kullanılıyorlardı. Son olarak, ağır tanklar ya da piyade tankları çok ağır zırhla donatılmıştı ve çok yavaş hareket ediyorlardı. Genel düşünce, ağır zırhlar düşmanın antitank silahlarına dayanıklı olduğu için piyade tanklarını piyade ile koordineli kullanıp düşman hatlarını yarmaktı. Birleşik birlik düşman hattını yardığında, kruvazör tank grupları bu boşluktan düşman hattının gerisine sarkarak tedarik zincirine ve komuta merkezlerine saldıracaktı. Bu bir-ikilik vuruş Birleşik Krallık tank birliklerinin temel çarpışma felsefesiydi ve Almanlar tarafından Blitzkrieg (Yıldırım Harekâtı) doktrininin önemli bir parçası olarak uyarlanmıştır. J.F.C. Fuller'ın I. Dünya Savaşı doktrini bu konudaki her öncü için temel kaynak olmuştur: Birleşik Krallık'ta Hobart, Almanya'da Guderian, ABD'de Chaffee Fransa'da de Gaulle ve SSCB'de Tuhaçevski. Hemen hemen hepsi aynı sonuçlara varmışlardır, ancak en gelişmişi, Tukhachevsky'nin havadan yön bulmayı da içeren doktrini sayılır. Bunları hayata geçiren sadece Almanya olmuştur ve Blitzkriegi yenilmesi güç yapan daha üstün silahlar değil, daha üstün taktikleridir.

Tank tanka çarpışma hakkında düşünceler üretildiyse de antitank silahlara ve antitank araçlara ilgi daha güçlüydü. Bu görüşün en ileriye götürüldüğü ABD'de tankların diğer zırhlı araçlardan kaçınması ve düşman tanklarıyla tanksavar birliklerin ilgilenmesi beklenirdi. Birleşik Krallık da aynı yolu seçti ve hafif tankları üretmeye devam etti, tankları ördeklere benzeterek yeterince hızlı olabilirlerse vurulmaktan kurtulabilecekleri düşünülüyordu. Pratikte bu düşüncelerin tehlikeli olduğu kanıtlandı. Savaş alanındaki tank sayısı arttıkça, tankların karşılaşması kaçınılmaz oluyordu, tanklar aynı zamanda etkili tanksavar araçları olmak zorundaydı. Halbuki yalnızca diğer tanklarla başedebilmek için tasarlanmış tanklar diğer tehditler karşısında çaresiz kalıyor ve piyadeye yeterli destek veremiyorlardı. Tank ve tanksavar ateşine karşı olan zayıflık hemen hemen tüm tank tasarımlarında hızlı savunma pozisyonu ve hızlı atış yapabilme yönlerine ağırlık verilmesini gerektirdi. Önceleri sadece hedef geçmeye yönelik olarak tasarlanan tank şekli, gizlilik ve denge unsurları arasında uzlaştırılan alçakgönüllü tasarımlara dönüştü.                                                                                                                    Tasarım

Ana muharebe tankı bölümleri.
1. Paletler
2. Ana silah namlusu
3. Palet koruyucusu
4. Antifüze önlemleri
5. Taret
6. Motor platformu
7. Gözlem kulesi
8. İkincil silah makineli tüfek/top
9. Gövde, ana zırh
10. Sürücü penceresi, makineli tüfek
Bir tankın etkisini belirleyen üç geleneksel etmen vardır: Tankın ateş gücü, hareketliliği ve korunması. Bir tankın savaş meydanındaki heybetli varlığının düşman askeri üzerindeki psikolojik etkisine şok etmeni denir.
Ateş gücü, bir hedefi bozguna uğratma, yenme yeteneğidir. Bununla söylenmek istenen şudur: Bir tankın hedefe saldırabileceği maksimum uzaklık, hareket eden hedeflere saldırı yeteneği, birden çok hedefe arka arkaya saldırabilme hızı ve diğer zırhlı araçlar ile sipere girmiş piyadeyi yenebilme yeteneği.
Hareketlilik ise şu noktaları içerir: Arazi üzerinde hız ve çeviklik, aşılabilen arazi çeşitliliği, geçilebilen engellerin, siperlerin ve suyun boyutları, küçük köprüleri geçme yeteneği, yakıt ikmali yapılmadan aşılabilen mesafe. Stratejik hareketlilik aynı zamanda yollarda yüksek hız ile seyredebilme yeteneği ve demiryolu ya da kamyon ile taşınabilme özelliğini de içermektedir. Geleneksel olarak zırhlı savaş araçlarının hareketliliği aşağıdaki ölçütlerle belirlenir:
motor gücü
motor torku
güç-ağırlık oranı
yol hızı
arazi hızı (olası değişkenlik göz önüne alındığında geniş aralıkta bir değer)
yol menzili
arazi menzili
ağırlık (köprü sınıflandırması)
zemin basıncı
geçilebilen siper genişliği
tırmanılan dik basamak
tırmanılabilen eğim açısı
rahatça geçilebilen yan eğim açısı
yerden yükseklik
hazırlıksız geçilebilen su derinliği
hazırlıklı geçilebilen su derinliği (eğer farklıysa)
Korunma; hangi tür ve ne kadar zırh kullanıldığı, bu zırhın nasıl düzenlendiği (eğik ya da değil), hangi alanlara daha çok zırh (örn. taret ve paletler) ve hangi alanlara daha az zırh (örn. gövdenin arkası) konulduğu demektir. Aynı zamanda, alçak profili, düşük ses ve termal izi, düşman ateşinden kaçınabilmek için aktif önlemleri ya da diğer yöntemleri ve zarar gördükten sonra da savaşa devam edebilme yeteneğini içerir.
Tank tasarımı, geleneksel olarak bu üç etmeni maksimize etmek olası olmadığı için, değişik oranlarda seçim yapılmasıyla oluşturulur. Örneğin, zırh eklenerek korunmanın artırılması aynı zamanda ağırlığı da artıracağından hareketlilik yeteneğini azaltmaktadır; daha büyük bir silah kullanarak ateş gücünü artırmak, taretin önündeki zırhın azalması nedeniyle hem hareketliliği hem de korunmayı azaltacaktır.
Bu üç etmen, askerî stratejiler, bütçe, coğrafya, siyasi irade ve diğer ülkelere tankın satılması gerekliliğinden etkilenerek uzlaştırılmaktadır.
Değişik ülkelerin bu kararları alırken nasıl etkilendikleri aşağıdaki örneklerde açıklanmaktadır:
Birleşik Krallık tarihsel olarak hareketlilikten taviz vererek daha iyi atış gücü ve yüksek korunmayı seçmiştir. Birleşik Krallık ordusu küçük fakat yüksek eğitime sahip bir ordudur ve bu nedenle tank personelinin hayatta kalması önemlidir. Tankların bakımı kısıtlı kaynaklarla sahada yapılabilmelidir.
ABD gelişmiş silahlara ve önemli hareketli destek hizmetlerine sahip geniş bir orduya sahiptir. Tankların, destek ve tamir birliklerinden uzakta olması nadiren gerçekleştiğinden, personelin tankın bakımını yapmasına ve zarar gördükten sonra savaşa devam edebilmesine daha az önem verilmiştir.
Sovyet ve Rus tankları geleneksel olarak ve Sovyet dönemindeki "niceliğin kendi kalitesi vardır" deyiminin tipik bir özeliği olarak kaba ama sağlam, üretim ve bakım yönünden basittir. T-34 buna örnek gösterilebilir. Devlet güdümlü tasarım küçük değişikliklerle ilerlemiştir. Özel depolarda yoğun olarak bakım yapılması öngörülmüştür. Sovyet ve Rus tank doktrini NATO doktrinininden çok farklıdır. NATO tanklarında, Soğuk Savaş döneminde olası bir toplu Sovyet tank saldırısına önlem olarak savunma yönüne ağırlık verilmiştir. Tanklar daha ağır bir zırhla korunur ayrıca hull-down pozisyonuna girebilmeleri için namluları geniş açıda eğilebilecek şekilde tasarlanmıştır. Sovyet doktrini ise küçük tanklarla büyük gruplar halinde hızlı ve ani baskın yapma üzerine kuruludur. Sovyet ve Rus tanklarının iç hacmi çok küçük (T-90'nda 11 m3) olduğundan tank mürettebatı küçük ve ince olmalıdır. Küçük olduklarından maliyetleri batılı tanklara göre daha düşüktür. Önceleri NATO tankları ile karşılaştırıldığında düşük seviyelerde zırhlara sahip olsalar da, SSCB ve Rusya tarafından geliştirilen aktif koruma sistemleri ve tepkimeli zırhlar NATO tankları ile aynı derecede korumaya sahip olmasını sağlamıştır. Bu sınıf tanklar, en iyi ateş gücü, hareketlilik ve korunma üçlüsüne sahip olmak için seçilmiştir.
İsrail'in küçük ama yüksek teknolojiye sahip bir ordusu vardır. Tehlikeli coğrafi ve siyasi konumu nedeniyle az sayıdaki personelini korumaya yönelik tanklar geliştirir. Bunun için, İsrail tanklarında motor önde ve yakıt deposu personelin etrafında bulunur. Bu tasarımı kullanan tek ülke İsraildir.               Silahlar 
Modern tankların ana silahı tek büyük toptur. Tank topları karada kullanılan yüksek kalibreli silahlardandır. II. Dünya Savaşı'ndan beri kalibrelerde değişiklik olmasa da modern tank topları teknolojik olarak daha üstündür. Güncel yaygın boyutlar, Batı tankları için 120 mm, Doğu tankları (Eski Sovyet ve Çin) için ise 125 mm dir. Tank topları değişik tipte mermilerle atış yeteneğine sahip olsalar da yaygın olarak zırh delici ve patlayıcı mermiler kullanılmaktadır. Bazı tanklar top namlusundan füze de ateşleyebilmektedir. Günümüzde yaygın tank topu namlusu yiv-set içermez. Yalnızca Birleşik Krallık Ordusu ve Hint Ordusu yivli-setli top namlusu olan ana muharebe tanklarını barındırmaktadır.
Modern tank topları değişken sıcaklığın namlu üzerindeki etkisini azaltan termik koruma ile donatılmıştır. Tank namlusuna yağmur yağdığında namlunun üstü altından daha hızlı soğuyacaktır, ya da soldan esen rüzgâr namlunun solunun sağından daha hızlı soğumasını sağlayacaktır. Bu değişken soğuma namluyu bir parça eğecek ve uzun mesafede atış isabetini etkileyecektir.
Tanklar piyadeye ve ana silahın etkisiz ve savurganlık olacağı hedeflere karşı kısa menzilli savunma için başka silahlar da taşırlar. Bu çoğunlukla, ana silah ile aynı eksende takılmış olan küçük kalibreli (7,62'den 12,7 mm ye) bir makineli tüfektir. Yine de AMX-30 and AMX-40 gibi bazı Fransız tankları daha yüksek atış hızına sahip ve hafif zırhlı araçları yok edebilen eşeksenli 20 mm lik otomatik top taşırlar. Birçok tank ek olarak yakın çatışma ve sınırlı hava savunması için tavana ya da komutan kubbesine takılı makineli tüfek de taşırlar. ABD, Rusya ve Fransız Leclerc tanklarında çoğunlukla bulunan 12,7 mm lik ve 14,5 mm lik makineli tüfekler de yakın mesafeden hafif zırhlı araçları yok etme yeteneğine sahiptir.
Özel görevler nedeniyle bazı tanklara alev silahı gibi az görülen silahlar da takılmaktadır. Bu özel silahlar şimdilerde genellikle zırhlı personel taşıyıcıların gövdelerine takılmaktadır.

Atış Kontrolü
Tarihsel olarak tank silahları basit optik nişangâhlarla nişan alınarak hedefe doğrultulur, rüzgârın etkisi tahmin edilir ve bir retikülden yararlanılarak ateş edilirdi. Hedefe olan mesafe de retikül (topun nişangâhındaki, bilinen büyüklükteki bir nesneyi -bu durumda bir tankı- çerçeveleyecek şekilde dizilmiş işaretler) yardımıyla tahmin edilirdi. Sonuç olarak uzun mesafede atış isabeti sınırlıydı ve hareket halindeyken atış büyük oranda imkânsızdı. Zamanla bu nişangâhlar stereoskopik mesafe ölçerlerle değiştirilmiştir.
Sanayileşmiş ülkelerin ordularındaki çoğu modern ana muharebe tankları lazer mesafe ölçerler kullansalar bile eski ve az gelişmiş araçlarda hâlâ optik retiküllü mesafe ölçerler kullanılmaktadır. Modern tankları daha doğru atış yapar hale getiren bir dizi gelişmiş atış kontrol sistemi vardır. Ana silahı dengede tutmak için ciroskoplar kullanılır. Bilgisayar uygun yükselik ve hedef noktasını, rüzgâr hızını, hava sıcaklığını, nemi, namlu sıcaklığını, sapma ve aşınmayı, hedefin hızını (mesafe ölçer ile hedefin en az iki pozisyonunun karşılaştırılmasıyla hesaplanır), ve tankın hareketini ilgili sensörlerden gelen bilgilerle hesaplar. Kızılötesi, gece görüş ya da termik gece görüş ekipmanları da genellikle kullanılır. Lazer hedef bulucular da hedefleri aydınlatmak için kullanılabilir. Sonuç olarak günümüz tankları hareket halinde iken oldukça isabetli atış yapabilirler.

Cephane
Bazı tank tiplerinde top namlusu yivsetli olur. Bazılarında ise "smoothbore" olarak nitelendirilen yivsetsiz namlular bulunmaktadır. Mermiler de namlu çeşidine göre, diğer bir deyişle tankın tarzına göre farklılık gösterir. Bununla beraber, farklı olsa da aynı amaca hizmet ederler. Her modelde çeşitli mühimmat kullanabilen tanklarda en önemli cephane çeşidi, anti-tank tipi (SABOT) olarak nitelendirilen mermilerdir. Yivsetli namlularda kullanılan anti-tank mermilerini, kinetik ve kimyasal etkili mühimmat şeklinde ikiye ayırmak gerekir. Kinetik enerjili yivsetli mühimmatlarda da iki tip bulunmaktadır. Birisi, tungsten çekirdekli ve yivli spin alan hızlı tip mermidir (APDS). Diğeri ise yiv döngüsünü mühimmat üzerindeki bir çembere aktararak, bu formasyonun içinden (bir kozadan çıkar gibi) açılarak, yoluna (daha da hızlı) yivsiz devam eden kuyruk dengekli tungsten çekirdeklerdir (APDSFS). Kinetik etkili mermilerin tamamı, çok hızlı biçimde, kütle enerjisi ile zırh delmeyi amaçlar. Çekirdeğin saniyede yol aldığı mesafe 900 km üzerine çıkabilir. Kimsayal etkili mühimmatlar (HEAT) ise ince zırhlara yöneliktir; mesela ZMA veya ZPT tarzı araçlar hedef alınır. Bu mermiler çok daha yavaş gider ve zırhın tam üzerinde meydana gelen kimyasal reaksiyon sonucu zırhı bertaraf edip, içerideki personeli etkisiz kılmaya yöneliktir. Bunların zırhı bertaraf etme detayları incelenecek olursa 4 çeşit ortaya çıkar. Bunlar noktadan içeri nüfuz eden ısıl, kapak şeklinde zırhı sökerek içeri nüfuz eden ısıl vs şeklinde sıralanabilir. Sonuçta hepsi, saniye içerisinde, zırh içindeki mürettabatı yakarak öldürecektir.
Diğer tank mühimmatları arasında sayılabilecek mermi çeşitleri yüksek inflaklı mermiler (tnt temelli, klasik top mermileri mantığıyla çalışır) yangın mermileri ve anti personel mermileri (APERS) olarak sıralanabilir. APERS tip mermiler, namludan çıktıktan yaklaşık 30- 40 metre sonra açılarak, ortalama 100 metre boyunca piyadeyi darmadağın eden, misket bombası mantığındaki mühimmattır. Zırhlı araçlara karşı etkisiz olup, tankçı kendi piyadesine de zarar verebilir.
M551 Sheridan, T-72, T-64, T-80, T-90, T-84, ve PT-91 gibi bazı tanklar anti-tank güdümlü füzelerini top namlularından ya da haricî füze rampalarından ateşleyebilirler. Bu işlevsellik, tankın etken çarpışma mesafesini, konvansiyonel mermilerin sağladığının ötesine taşıyabilir. Aynı zamanda helikopter gibi yavaş ve alçak uçan hava hedeflerine karşı da kullanılabilirler. ABD bu yöntemi kullanmaktan vazgeçerek uzun mesafe antitank görevlerini helikopter ve savaş uçaklarına vererek M551 ve M60A2'leri kullanımdan kaldırmaktadır. Ancak BDT ülkeleri ana muharebe tanklarında bu top-füze sistemlerini kullanmaya devam etmektedir.                                                                                                Korunma

Ana muharebe tankı, modern ordulardaki en ağır zırhlı araçtır. Bu zırh, aracı ve personelini çeşitli tehditlerden korumak için tasarlanmıştır. Genellikle, diğer tanklardan ateşlenen zırh delici mermilere karşı korunmak en önemli neden olarak görülmektedir. Tanklar aynı zamanda güdümlü anti-tank füzeleri, anti-tank kara mayınları, büyük bombalar ve direk topçu atışı ile de etkisiz hale getirilebilir ya da yokedilebilir. Tanklar özellikle hava tehditlerine karşı çok savunmasızdır. Çoğu modern ana muharebe tankı top şarapneli ve füze tahrikli el bombası gibi hafif anti-tank silahlara karşı tamama yakın bir korunma sağlar. Her açıdan ve olası her türlü tehdite karşı koruma sağlanması için gerekli zırh çok ağırdır ve pratik olmaktan uzaktır. Bu nedenle, bir ana muharebe tankı tasarımı yapılırken korunma ile ağırlık arasındaki dengeyi bulmak için çok çaba harcanmaktadır.

Zırh 
Zırhlar, aktif ve reaktif tip zırh olarak iki gruba ayrılır. Aktif zırh asıl zırha denir ve savaş araçlarının çoğu, alaşım esaslı, sıkıştırma esaslı ve seramik plakalı sertleştirilmiş metallerden oluşmakta ve zırhında, kendi iç yapısında farklı mimari ve dizaynlar ile zırhın dayanıklılık ve koruması arttırılmaktadır. Zırhlardaki sertleştirilmiş çelik plakalar çok şeşitli metallerin alaşımı ile üretilir. Çelik, alimünyum, titanyum gibi belli başlı malzemelerin gizli tutulan oranları sayılabilir. Zırhın göreceli sertliği RHA (rolled homogeneous armour) ile karşılaştırılarak gösterilir. Reaktif zırh ise, aktif zırh üzerindeki, patlayıcı malzeme peteklerinden oluşan, dışarıdan gelecek zırh deliciyi, çarpma sonucu zırhın biraz üzerinde karşıt kinetik enerji ile tutarak, aktif zırhın direncini mümkün kılan tipteki zırh örtmesidir.
Zırhlı araçlar genellikle en iyi önden korunmalıdır ve personel her zaman aracı düşmanın bulunduğu varsayılan yöne doğru tutmaya çalışır. En kalın ve en iyi eğimli zırh ön üst kısımda ve taretin önündedir. Yanlarda daha nispeten ince zırh bulunur, arka, alt ve tavan bölgeleri de az korunaklı kısımlardır. II. Dünya Savaşı ABD M4 Sherman orta sınıf tank personeli Alman Tiger tanklarının önden yara almadığını görünce yandan saldırı yapmak zorunda kalmıştır. Günümüzde tanklar uzmanlaştırılmış yukarıdan saldıran füze silahlarına ve hava saldırısına karşı savunmasız durumdadır. II. Dünya Savaşı sırasında, özellikle Normandiya Çıkartması'ndan sonra Fransa'da uçak füzeleri korkunç bir ün kazanmıştır. Savaş sonrası yapılan incelemeler, birçok ölümün hedefi kılpayı kaçıran atışlardan olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hawker Hurricane uçaklarının 40 mm. ya da Stuka uçaklarının 37 mm.lik zırh delici cephane kullanan topları etkili olmuştur. Motor bölmesine atılan basit bir molotof kokteyli bile birçok tankı hizmet dışı bırakabilir.
II. Dünya Savaşı'ndan önce birçok tank tasarımcısı deneysel tanklarda eğik zırh yerleşimini denemiştir. Zamanın bu konudaki en ünlü ve başarılı örneği T-34 tankıydı. Zırh plakalarının belli bir açıyla yerleştirilmesi hem zırhın etken dik kalınlığını hem de sekme şansını arttırarak mermilere karşı korunmayı büyük oranda arttırmaktadır. Alman tank personelinin T-34'lerin açılı zırhlarına yapılan bazı atışların sadece sekip zarar vermemesi üzerine dehşete düştükleri söylenir.
Hafif piyade antitank silahları bile bir tankı süspansiyon sistemine ya da paletlerine zarar vererek yürümez hale getirebilir. Çoğu paletli askeri aracın süspansiyon sistemini koruyan yan etekleri vardır.

Bazuka gibi yüksek patlayıcılı antitank silahları II. Dünya Savaşı'ndaki yeni tehditlerdi. Bu silahlar, patlamanın kuvvetini dar delici bir akışa yönlendirecek şekilde biçim verilmiş savaş başlığı taşırlar. İnce boşluklu zırh, çelik örgü zincir roketatar kalkanı veya kauçuk eteklerin yüksek patlayıcılı mermilerin ana zırhtan çok uzakta patlamasına neden olduğu, dolayısıyla da delicilik güçlerinin oldukça azaldığı görülmüştür.
Yüksek patlayıcılı plastik gibi bazı antitank cephanesi, bir aracın zırhına yapışan ve patladığında tankın içinde tehlikeli şekilde küçük metal parçacıkların yayılmasını sağlayan esnek patlayıcı malzeme kullanır. Zırhı delmeden içindeki personeli öldürerek tankı etkisiz hale getirir. Buna karşı koruma olarak bazı araçların içinde parçacık oluşmasını engelleyen malzeme tabakası döşelidir.
1970'lerden beri bazı tanklar çeşitli alaşım ve seramikten yapılan daha karmaşık kompozit zırhlarla korunmaktadır. Pasif zırhların içinde en iyi olarak nitelendirilebileceklerden biri Birleşik Krallık tarafından geliştirilen Chobham zırhıdır. Chobham zırhı, konvansiyonel zırh tabakaları arasında reçineli bez matrisi içinde bulunan boşluklu seramik bloklardan oluşan bir zırh çeşididir. Çok iyi korunan M1A1 Abrams ana muharebe tankında da tükenmiş uranyum ile kaplanmış bir çeşit Chobham zırhı bulunmaktadır.
İsrail Merkava tankları korunmaya yönelik tasarımı en ileriye götürerek motor ve yakıt deposunu ikincil zırh olarak kullanmaktadır.

Sis bombası rampaları ve pasif savunmalar 
Çoğu zırhlı araçta kısa sürede düşman pususundan veya saldırısından geri çekilmeyi maskeleyecek bir sis perdesi oluşturabilen sis bombası rampaları mevcuttur. Saldırı esnasında düşmana saldırının erken uyarısını yaptığı ve saldıranın görüşünü engellediği için çok nadiren kullanılmaktadır. Modern sis bombaları ışığın görünür spektrumunda olduğu kadar kızılötesinde de etkilidir.
Bazı sis bombaları düşmanın hedef bulucuları ve mesafe ölçerlerinin lazer ışınlarını da engelleyecek kadar yoğun duman oluşturacak şekilde tasarlanmıştır. Bu şekilde görerek atış yapan ve kullanıcının göreceli olarak uzun sürede tanka nişan almasını gerektiren antitank füzeler gibi yavaş hızlı silahlardan alınacak isabet olasılığını azaltmaktadır. Fransız Leclerc tankı gibi birçok ana muharebe tankında, sis bombası rampaları aynı zamanda gözyaşartıcı gaz bombaları ve antipersonel el bombaları atacak şekilde de tasarlanmıştır. Bir çok İsrail tankında, içeriden kullanılabilinen ve engellerin arkasındaki hedeflere de saldırmaya olanak vererek antipersonel özellikleri arttıran küçük bir dik havan topu da bulunmaktadır. Diğer tankları da içeriden doldurulabilen sis/el bombası rampalarıyla donatmak için teklifler yapılmıştır.
Termik görüntülemenin kullanılmaya başlanmasından önce hızlı sis perdesi oluşturmasının yanı sıra, patlama bölgesindeki piyadeler üzerinde (örneğin mayın ya da patlayıcılarla yaklaşmaya çalışan düşman piyadesi) çok yararlı yakıcı etkisi de bulunan beyaz fosfor gazı, zırhlı savaş araçlarında en çok kullanılan sis bombası tipiydi.
Termal okuyuculardan beri çoğu tank, içinde plastik veya kauçuk bulunduran sis bombaları taşımaktadır. Plastik ya da kauçuğun küçük parçaları, yanarak termal okuyucuların çalışmasını zorlaştırmaktadır.
Bazı tanklarda ise kısa süreli sis oluşturan sis bombaları yerine, sürekli sis üreten cihazlar bulunmaktadır. Genellikle sis üretmek için egzoz gazına yakıt püskürtülerek, yanmamış ya da kısmen yanmış parçacıkların yoğun sis perdesi üretmesi sağlanmaktadır.
Modern tanklar giderek, lazerli hedef bulucu veya mesafeölçerlerle hedef gösterildiğinde uyaran lazer uyarı cihazları gibi pasif savunma sistemleri ile donatılmaktadır.
Diğer pasif savunma cihazları arasında, çoğunlukla antitank silahlarını yönlendirmek için kullanılan çok kısa dalga kullanan radar cihazları ile hedefe alındığında uyarı yapan radyo uyarı cihazları sayılabilir.

Karşı önlemler 
Rus Shtora sistemi (ayrıca bakınız: tank savunma sistemleri) gibi pasif karşı önlemler, güdümlü füzelerin sevk sistemlerini engellemeye çalışırlar.
Patlayıcı tepkisel zırh ise yüksek patlayıcılı antitank silahlara karşı ayrı bir koruma önlemidir. Şekilli savaş başlığının yarattığı patlamayı yaymak için zırh parçaları kendiliğinden patlar. Tepkisel zırh ana muharebe tankının dışına küçük ve değiştirilebilir bloklar halinde yerleştirilir.
Aktif korunma sistemleri tepkisel zırhtan bir adım daha öteye gitmektedir. Bu sistemler gelen mermilere otomatik olarak karşı koymak için radar ya da başka bir tespit teknolojisi kullanırlar. Sistem düşman ateşi tespit ettiğinde, atışın yönünü hesaplayarak hedefe birkaç metre kala gelen mermiyi durdurmak için patlayıcı ile fırlatılan karşı mermiyi yönlendirir.

Korunmasız personel 
Paradoksal olarak bir tankın genellikle en güvenli konumu tank komutanının kişisel olarak korunmasız olduğu durumdur. Yani tank komutanının miğferi ve kurşun geçirmez yeleği dışında kişisel korumasının olmadığı, taretin üzerinde başı dışarıda olarak (çok ağır ateş altında olunması haricinde) tank ile birlikte ilerlediği konumdur. Bu yüksek konumdayken komutan etrafını herhangi bir sınırlama olmaksızın görebilir ve gerek düşmanın antitank eylemlerini gerekse tankı durdurabilecek ya da yavaşlatabilecek doğal ya da yapay engelleri görme şansını büyük oranda arttırır. Optik bilimi ve elektronikteki ilerlemelere rağmen, tank periskopu ya da diğer görüş cihazları, görüş alanını çok kısıtlar. Dolayısıyla kapaklar kapalı olarak düşman arazisinde yol alırken komutan ve personeli kişisel olarak güvende olabilir ama aşırı derecede azalmış görüş alanı nedeniyle tankın bütünü risk altındadır. Bu problemi aşmak için optik sistemlerdeki çalışmalar devam etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder