16 Aralık 2022 Cuma

Musevilik(Yahudiik)

 


Musevilik veya Yahudilik, Musevilerin dinidir. Tahminlere göre 2007'de dünyanın toplam Musevi nüfusu yaklaşık 13,2 milyon kişi idi, ve bunların %41'i İsrail'de yaşamakta idi.

Musevilik, temelleri Tanah'da bulunan ve Talmud ve diğer dinî metinler tarafından anlatılan ahlak ve ilkeleri olan tektanrılı bir dindir. Günümüzde hâlen varlığını sürdüren en eski dinlerden biridir.        Kökenbilim

"Musa'ya inanan", "Musa'nın izinden giden" anlamlarına gelen "Musevi" kelimesi Türkçe'ye Arapça'dan geçmiştir. "Yahudi" kelimesinin kökü ise tarih öncesi Yehuda Krallığı'na uzanır.
Birçok batılı dilde Yahudileri tanımlamak için Türkçe ve Arapça'da olduğu gibi iki sözcük kullanılmaz. Genellikle Yehuda kökünden gelen sözcükler tercih edilir. Etno-dini Yahudi kavramının tanımı konusunda uzmanlar henüz bir fikir birliğine varamamışlardır.
Musevilik dinine geçebilmek için özel bir tören uygulanması gerekmez.
Bugün tüm dünyada kendilerini Yahudi kabul edenlerin sayısı yaklaşık 14 milyon'dur.                              Dağılım

1948'de Filistin 'de İsrail adı verilen bölgenin kurulmasıyla dünyanın her yerinden Yahudiler buraya göç edip yerleşmişlerdir.
Günümüzde en büyük Yahudi nüfusunun yaşadığı yer İsrail?dir Ülke nüfusunun %80?i yahudidir. İsrail?i ikinci sırada ABD izlemektedir (% 3,4). Yahudiler bu iki ülkenin dışında Fransa, İngiltere, Arjantin, Ukrayna, Rusya ve Kanada başta olmak üzere içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu dünyanın birçok ülkesine dağılmış olarak yaşamaktadırlar.
Tarihçe

Dinler tarihinde önemli bir yeri bulunan Yahudilik, kutsal kitaplarında Ahd'e geniş yer ayırmasından dolayı bir Ahit dini olarak da anılır. Musevi geleneğine göre tanrı Yahudi halkıyla iki ahit (antlaşma) yapmış, emirlerini ve yasalarını Tevrat şeklinde Yahudilere vermiştir.

Ortodoks Musevilere ve dindar Musevilerin çoğuna göre İbrahim Peygamber ilk İbrani'dir. Nuh'tan sonra putperestliği reddeden ve tektanrıcılığı savunan ilk kişi olduğuna inanırlar. Tanrı İbrahim'e oğulları olacağını müjdeler (Yaradılış 15:5). İsmail ve İshak isimli iki oğlu olur. İshak, tanrının bildirdiği şekilde babasının misyonuna devam eder. Kenan Ülkesi İshak Peygamber'e tanrı tarafından vaadedilmiştir. İshak'ın oğlu Yakup Mısır'a göç eder ve zaman içerisinde halkı Mısırlıların kölesi olur. Yakup'un oniki oğlundan biri olan Levi'nin soyundan gelen Musa İsrailoğulları'nı Mısır'dan kaçırarak Sina Dağı'na getirir. Burada tanrı tarafından kendisine verilmiş olan Tevrat'ı halkına verir (M.Ö. 1313 veya Yahudi takvimine göre 2448) ve onları Kenan Ülkesi'ne götürür. Musa'nın kardeşi Harun ve onun soyundan gelen erkekler, tanrı tarafından "yüksek din adamları sınıfı" olarak atanırlar (Çıkış 28:1, 2?4).
İsrailoğulları Kenan Ülkesi'ne yerleşirler ve Şiloh (İbranice: Siloh) tapınağını inşa ederler. Bu tapınağın dikili kaldığı 300 yıl boyunca İsrailoğulları tanrı tarafından çeşitli müsibetlerle ve işgallerle test edilirler. Sapkınlıkları doruğa ulaştığında tanrı Kenan Ülkesi'nin güneydoğu sahillerinde yaşayan Filistinliler'in Şiloh Tapınağını ele geçirmelerine izin verir. İsrailoğulları diğer milletler gibi süreklilik arzeden, sabit bir krallık kurmak isterler.
Bölgede zaman içinde güçlenen İbraniler hakimler döneminden sonra bir Yahudi krallığı kurarlar ve başına Yahudilerin kralı olarak Şaul geçer. Şaul'un ölümünden sonra, Yahudi Krallığı'nın başına Davud (David HaMeleh) geçer. Davud'un ölmesiyle Yahudi Krallığı'nın başına Davud'un oğlu Süleyman (İbranice: Şlomo HaMeleh) geçer. Süleyman döneminde Yahudi Krallığı altın çağlarını yaşar. Kudüs şehri Yahudilerin en önemli şehri haline gelir. Süleyman Küdüs'e (Yeruşalayim) Beth Hamikdaş denilen büyük bir mabed inşa ettirir. Beth Hamikdaş'ın bugün sadece Batı Duvarı sağlam kalmıştır. Bu duvara Türkçe'de Ağlama Duvarı denmektedir.                                                                                                 "Yahudi" sözcüğünün kullanılmaya başlanması
Süleyman'ın ölmesi ile Musevi Krallığı; İsrail Krallığı ve Yehuda Krallığı olmak üzere ikiye ayrılır. İsrail Oğulları'nın 12 kabilesinden 10'u İsrail Krallığını, Yehuda oğulları ve Bünyamin kabilesinin yarısı da başkenti Kudüs olan Yehuda Krallığı'nı kurarlar.
İsrail Krallığı'nın Asurlular tarafından işgal edilmesi sonucu Yehuda kökünden gelen Yahudi kelimesi her iki krallığın insanları için kullanılmaya başlanmıştır. Yahudi sözcüğü, sonradan Türkçe'de Musa kökünden gelen Musevî sözcüğüyle karşılanmıştır. Türkçe dışındaki dillerin birçoğunda sadece Yehuda kelimesinin türevleri kullanılır. Musa kökünden gelen Musevi gibi bir sözcük kullanılmaz. Örneğin İngilizce'deki Jew ve Judaea kelimeleri İbranice Yehudi kökünden gelmektedir.)
Dinbilimciler ve tarihçiler Yahudiliğin bir millet, bir ırk veya bir din olup olmadığı konusunda görüş birliğine varabilmiş değillerdir. Tevrat'a dayanarak kendilerini dünya milletleri arasından seçilmiş halk olarak gören Yahudiler, Yehova'nın (Musevilikte Tanrı) Sina'da bu kavmi kendine seçtiğini, Tevrat'ı Musa'nın şahsında onlara gönderdiğine inanırlar. Hristiyanlık'taki Musa bahsi Yahudilikteki ile aynı, İslamiyet'teki Musa bahsi de Yahudilik ile oldukça paraleldir.                                                               İnanç ve ibadet sistemi
Yahudilik'te en önemli iman esasını, Tanrı'ın varlığına ve birliğine olan inanç oluşturur. (Bakınız emunot) O'nun birliği, yaratılmamışlığı, evvelinin ve sonunun bulunmayışı, her şeyi bilişi, bütün varlıkların Yaratan'ı oluşu şeklinde bir tanrı inancı vardır.
Daha çok günlük hayat ve ibadetlerde belirginleşen Yahudiliği detaylı olarak Tanah'da bulmak mümkün değildir. Onlar için önemli olan Tevrat'ta bildirilen şeriatın yaşamasıdır. İnançlarına göre Tanrı'nın en sevgili milleti Yahudilerdir. Bunun en büyük delili, Tanrı'nın İsrâiloğulları ile Moşe Rabenu'nun (Musa) şahsında Sina'daki antlaşmasıdır. Yahudi inancına göre Tanrı, insanlığı aydınlatmak ve mutlu kılmak için İsrailoğulları'nı seçmiş, peygamberlerini görevlendirmiştir. Bu konuda Musa'nın önemli bir yeri vardır. Çünkü Tevrat O'na verilmiştir. Tanrı, evreni devamlı olarak idare etmektedir. O'nun gücünün yetmeyeceği hiçbir iş yoktur. Mesih'le (İbr. Maşiah) kurulacak Tanrı'nın Evrensel Devleti'nde bütün haksızlıklar ve zulümler ortadan kalkacaktır. Bu inanç Yahudilerin ümit kaynağı olmuştur. [[ ''''== YAHUDİLER SİNAGOG LARDA İBADET EDERLER.. ==]]                                                                   'İbranî takvimi

Miladi takviminin 2008 yılı İbranî takviminde 5768 yılıdır. Çünkü İbrani takvimi Ay ve Güneş esasına göre çalışır ve Ay takvimleri Güneş takvimlerine göre yılda 11 gün daha kısa olduğundan, Bayramların aynı zaman gelmesi için 3 yılda bir bir 13. ay eklenir. (Ve adar veya Adar Şeni)
Musevilikte Bayram ve matem günlerinin tarihleri Musevi Takvimine göre hesaplanır. En önemli bayram Yılbaşı Bayramı'dır (Roşaşana), ardından on gün sonra 26 saat sürecek olan oruç günü gelir, ki buna Kefaret Günü anlamına gelen (Yom Kipur) adı verilir. Kipur'dan sonra 7 gün süren Çardak Bayramı (Sukot) ve Bir yıl içinde Tevrat'ın tüm bölümlerin okunmasının tamamlandığı ve yeniden başlandığı (Simhat Torah) Aralık ayında Hanuka, Mart-Nisan arası Babil'de zamanın Musevi Düşmanı (Antisemit) Haman tarafından Yahudilerin kıyıma uğratılması olayının son anda Ester tarafından engellenmesinin anısına 2 gün (Purim), Mısır'dan Musa'nın (Moşe Rabenu) önderliğinde ayrılıp kölelikten kurtulmasının kutlandığı Haram davranış ve yiyecekler

Domuz eti ve pulsuz balıkların eti, Çift Tırnaklı ve geviş getirmeyen hayvanlar ve Tevrat'ta adı geçen 20 kuş'u ve bunlardan çıkan ürünleri yemek yasaktır. Yılın bir döneminde Mısır'dan çıkışın anısına 8 gün boyunca Mayasız ekmek (Matsa) yenir.
Şabat ilkesi Talmud'ta da geçer: madem ki Tanrı dünyayı yarattıktan sonraki yedinci günü iş bırakmıştır, o halde Museviler, yanlarında çalışan Musevi olmayan insanlar da cumartesi günü hiçbir iş yapmamalıdır.
Bunun gibi, bazı beslenme kurallarına uymaları da gerekir: et, kaşer olmalı, yani dinsel törelere göre hazırlanmalıdır (hayvanlar Haham'lık tarafından yetiştirilmiş ve hayvan anatomisini çok iyi bilen özel bir din görevlisi olan Şohet tarafından Tanrı'nın adı anılarak kesilir). Kesilen hayvanın acı çekmemesi için şahdamarı ve nefes borusu tek darbede kesilmelidir bir anlık duraksama ya da bıçağın üzerindeki bir kertik dahi eti mundar 'Trefa' etmeye yeter.
Museviler'de kan yemek büyük günah sayıldığından, hayvan kesildikten sonra eti alan kişi bu eti önce yıkar ve tuzlayarak 1 saat kadar delikli bir kapta tüm kanının akmasını sağlar daha sonra tekrar yıkayarak yenilecek hale getirir. Bu eti tuzlama işlemi etin kesilmesinden 72 Saat içinde tamamlanması gereken bir işlemdir bu süre geçerse et mundar olur.                                                                                             Yahudi mezhepleri
 
Yahudiler'de önemli mezhep ayralıkları olmasa da yine de dinin farklı yorumları bulunmaktadır bu sebeple tarih boyunca farklı Yahudi mezhepleri olmuştur. Yahudi mezheplerini üç ana-grupta incelemek mümkündür:
1. Makkabiler devrinde (M.Ö. II. yüzyıl) mevcut olan Hıristiyanlık öncesi mezhepler,
2. İslam'dan sonraki Yahudi Mezhepleri,
3. Günümüz Yahudi mezhepleri.
Hristiyanlık öncesi dönemde başlıca üç mezhep vardır:
1. Ferisiler,
2. Sadukiler,
3. Esseniler.
İslâm'dan sonraki Yahudi mezhepleri de üçtür:
1. İshakiyye,
2. Yudganiyye,
3. Karaim.
Günümüz Yahudi mezhepleri hakkında kısa bilgiler verilmesi gerekirse. Halen yaşamakta olan Yahudi mezhepleri şunlardır:
1. Muhafazakâr Yahudiler,
2. Ortadoks Yahudiler,
3. Reformist Yahudiler.
4. Yeniden Yapılanmacılar
Ortodoks Musevilik
Kudüs'teki Mabed'in yıkılışından günümüze kadar gelen resmi Yahudi inanç ve geleneklerini temsilcisi olan Ortodoks Yahudilik, halen mensubu en fazla olan mezheptir. Bugün İsrail Devleti'nde de bu mezhep taraftarları çoğunluktadır. Musa Kanunları'na sıkı bir şekilde bağlı olan Ortodoks Yahudiler, Şabat (cumartesi) günü hiçbir iş yapmamak konusunda diğer yahudi mezheplerinden daha katı bir tutum sergilemektedirler.                                                                                                                                                                 Reformist Yahudilik

Daha çok Avrupa'daki Yahudilerce tanınmış bir filozof olan Moses Mendelssohn (1727-1786)'un başlattığı Reformist Yahudilik hareketi, Musevilik'le çağdaş modern anlayışı birleştirmeyi amaçlamıştır. Böylece bu mezhebe bağlı Yahudiler, hem geleneklerine uygun yaşayabilecek, hem de modern çağa ayak uydurabileceklerdir. Bu hareketin başlamasının bir başka sebebi de Almanya'daki Yahudilerin dinî uygulamayı, genel kültür için bir engel olarak görmeleridir. Böylece onlardan bir kısmı Hıristiyanlaşmış, bir kısmı da geleneklerini değiştirmiştir.
Din ile dünya işlerini birbirinden ayırma düşünce ve gayreti de ilk defa bu mezhep mensuplarından gelmiştir. Reformist Yahudiler dinde modernleşmeden yanadırlar. Bunu sağlamak için, ibadetin bazı şekillerini değiştirerek, kadın-erkek ayırımına son vermişler, cumartesi çalışma yasağını kaldırarak sinagog törenlerini azaltıp, sadeleştirmişler, müziğe çok az yer vererek kadınlarla erkekleri bir arada oturmaya teşvik etmişler ve katı perhiz kurallarını kaldırmışlar, sözlü aktarılan Talmud geleneğini inkar etmişlerdir.                                                                                                                                                                                          Yeniden Yapılanmacılar (Reconstructionists)
Bu sayılan üç mezhep dışında, Mordecai Kaplan'ın kurduğu Reconstructionist (Yeniden Yapılanmacı) adında bir başka mezhep daha vardır. Bunlar daha önceleri muhafazakâr Yahudilik içinde yer almışlardır. Zamanla Kaplan'ın düşünceleri diğer Yahudi mezheplerini etkilemiştir.
Hareketin kurucusuna göre Yahudiler de diğer milletler gibi hiçbir farkı olmayan bir millettir. "Seçilmişlik" gibi bir özellikleri yoktur. Tanrı Yahudiler'i değil, Yahudiler Tanrı'yı seçmişlerdir. Yaniden yapılanmacılığa inanan bu mezhepteki yahudiler yeniden dirilmeyi ve ahireti reddederler. Onlara göre Tevrat, Tanrı vahyi değildir. İsrailoğulları'nın tarih boyunca meydana getirdikleri bir eserdir. Mesihcilik diye bir kavram yoktur. Sinagoglarda kadın-erkek yanyana ve bilikte ibadet edebilir. Yeniden Yapılanmacı'lara göre kadınlar da haham olabilir..                                                                                                                   Yahudilerin kutsal kitapları

Yahudilerin mukaddes kitapları iki ana başlık altında incelenebilir:
1. Tanah,
2. Talmud.


Tora
Hristiyanlar'ın Eski Antlaşma adını verdikleri Tanah üç bölümden oluşur:
1. Tora, (Tevrat)
2. Neviim,
3. Ketuvim.

Tevrat
Tevrat Tanah'ın ilk beş bölümüne verilen isimdir. Çoğu zaman Yahudilerin kutsal kitabının tamamı "Tora" kelimesiyle açıklanır. İbranice bir kelime olan Tora, Arapça'dan Türkçe'ye geçmiş olan Tevrat'ın karşılığıdır.
Tevrat kelimesi "Kanun, Töre, şeriat, emir, ders" vb. anlamlara gelir. Beş bölümden oluşan Tevrat, Tanrı'nın 7704 kelimeyle Musa'ya verdiği dini esasları içeren kitap olarak görülür. Tevrat metninin orijinal dili Kutsal Kitap İbranicesidir. Bir bakıma "Şeriat" diye de tanımlanabilen Eski Antlaşma'yı oluşturan kitapların sayısı, Yahudilerce 24, Hıristiyanlarca 39'dur. Kitapların sıralanışı ve gruplanışı konusunda da her iki din de farklı görüşlere sahiptir.
Tora, Tanah'ın ilk beş kitabını (Pentatök) ve Sina Dağı'nda Musa'ya açıklanan «On Emir»i (Dekalogos) içerir; bunların tamamı, Tanrı'nın kullarıyla antlaşmasını içeren ve kutlayan bir dinsel yasayı oluşturur. Her sinagogda, yani Musevi tapınağında, Tora'nın makara şeklinde iki çubuğa (Ets Hayim) sarılmış bir deri üzerine el ile kopya edilmiş bir nüshası (Sefer Tora) bulunur. Haftada 3 gün, törende Hazan (İslam'daki Müezzin'in karşılığı) sinagogdaki cemaat ile beraber Tora'nın her hafta okunmak üzere 54 bölüme ayrılmış bölümlerinden birini (Peraşa) okur.

Tanah
Tanah yaklaşık olarak bin yıl içerisinde meydana gelmiştir. Ancak kitabın sınırlandırması M.S. 90 yılında toplanmış olan Yemnia Konsili'nde yapılmış ve bugünkü yazılar seçilerek tesbit edilmiştir. Tanah ile birlikte hahamların nesilden nesile sözlü olarak aktardıkları sözlü kanunların bütününe Talmud adı verilir. M.S. 150 yıllarında Yehuda HaNasi adında bir haham, kendilerine kadar aktarılan sözlü kanunların kaybolmasından endişelenerek onları Mişna'da toplamıştır. "Tekrar edilmek suretiyle belletilen şeriat" anlamına gelen Mişna, Tevrat'ın tekrarı, kanunların açıklamas ve tefsiri sayılır. Ancak belli bir seviyedeki bilgiye sahip olanların anlıyabileceği dilde yazılmış olan Mişna'nın anlaşılmasını kolaylaştırmak amacıyla O'na Yahudi alimlerince şerhler yazılmıştır bu şerhlere ve açıklamalara Gemara adı verilir. Talmud, Mişna ve Gemara adı verilen eserlerin toplamına verilen isimdir.


Kabala
Kutsal Kitap dışında Musevi Tasavvuf'una ve gizemciliğine Kabala adı verilir. Kabala, İbranice "gelenek görenek" anlamına gelir. Yahudilerin harfçilik ve sayıcılıkla karışık tasavvufî evren öğretisidir. Daha açık bir tanımla Kabala, Kutsal Kitap metinleri ile sözlü gelenekler üzerine yapılan her tür yorumların ve uygulamaların genel adıdır. Yanlış anlaşıldığı gibi Kabala bir kitap veya kitaplar toplamı değil "Evren'in görünür kargaşasını açıklamaya ve zıtlıklarını kolay anlaşılabilir bir kalıp haline getirmeğe amaşlayan bir doktrin" dir.
İkinci Tapınak Dönemi'nin sonuna doğru (I. yüzyıl) kadar uzanan Kabala, Tam olarak Yahudi gizemciliğinin (esoterism) ortaya çıktığı tarih olan XIII. yüzyıldan başlayarak özel bir öğreti biçiminde gelişmiştir.
Bazı Dinler Tarihçilerine göre Kabala'nın kökenleri eski gelenekte (Talmud dönemi) aranmalıdır. Kabala'nın öğreti ve uygulamaları ancak bir kılavuzun denetim ve önderliğinde mümkündür. Kabala temelde her zaman sözlü geleneğe dayanmıştır. Tanrı'nın Musa ve Âdem'e indirdiği yazılı olmayan Sözlü Tora vahyin gizli bilgisini taşımaktadır. Kabalanın en önemli kitabı 23 ciltten oluşan Zohar'dır.
Kabala XV. yüzyıl Avrupa?sında da son derece yaygınlaşmıştır. Kabala'nın genel doktrinini, Evrenin bir bütün olduğu, belli bir düzene göre hareket ettiği, evrende görülen her şeyin Tanrı'nın bir parçası ve yer yüzündeki yansıması olduğu, insanın da, evrenin ve dolayısıyla Tanrı'nın bir parçası olma sebebiyle adeta küçük evren sayılması gerektiği şeklinde özetlemek mümkündür.                                                                                   (10 Emir  )                                                                                                                            İsrailoğullarının Mısır’dan çıkmaları üzerine Tanrı’nın kutsal kitapta onlara gönderdiği uyulması gereken 10 kurallık bir yasadır. Bu 10 yasa Tanrı’nın insanoğluna buyruğunu içermektedir. Böylece insanoğlunun Tanrı’ya karşı olan görevleri ve insanın insana karşı nasıl tutumda olması gerektiğini öğütlemiştir. Şimdi bu 10 yasayı birlikte inceleyelim.

1-“Benden başka tanrın olmayacak.” Bu yasa ile emredilen toplumdaki yanlış inanışların önünü kesmek ve putlara tapmak gibi cahilce yapılan bilinçsiz davranışları engellemektir.”

2-“Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın.” Bu emirle kastedilen putların yayılmasını önleyerek, insanların Rabbi ile putları bir tutmasını engellemektir.

3-“ Tanrın Rab’bin adını boş yere ağzına almayacaksın.” Tanrı’nın ismini boş yere ağzımıza alarak O’nun adının kolayca yalan dolu cümlelerle kirletmek, Tanrı’ya karşı yapılan bir saygısızlık olacağından, bu buyrukla bu tür uygunsuz söylemleri önlemek amaçlanmıştır.

4-“Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın; ama yedinci gün bana, Tanrın Rab’be Şabat Günü adanmıştır.” Nitekim bizler O’nun kulları olarak bize bahşettiği lütuflarla, her şeyden önce bize sunduğu sağlıkla çalışıp hayatımızı idame ettirmekteyiz. Bize düşen görevde bunun karşılığı olarak, Rabbimizi onurlandırarak, O’nu anmaktır. Buradaki mesaj; insanlar olarak kendi aramızda, birbirimize yaptığımız en ufak iyiliklerden dolayı teşekkürü bir borç biliyorsak, Rabbimizin bize yaptığı iyilikleri görmezden gelemeyiz ve O’na karşı borcumuzu ibadet ederek, onu anarak ödemeliyiz.

5-“Anne babana saygı göster.” Saygı her zaman hayatımızın içinde bulunması gereken bir kuraldır. Her şeyden önce saygı daha çocukken anne babamıza karşı gösterdiğimiz güzel davranışlardan biridir. Anne babamıza gösterdiğimiz saygı içgüdüsel olarak bize alışkanlık kazandırır ve başkalarına da saygı göstermeyi öğrenmiş oluruz. Bu emir ile asıl amaç toplumun birbirine saygı göstererek, huzur içinde yaşamasıdır.

6-“ Adam öldürmeyeceksin.” Bizler biliriz ki, en küçük canlıyı öldürmemiz dahi kutsal kitapta yasaklanmıştır. Cihad esnasında da olsa aşırıya kaçılmamalıdır. İlahi inanışa göre Allah’ın verdiği canı; ancak Allah alır. Zira bir insanın canını almakla, acımasız ve merhametsizce bir davranış sergilemiş oluruz. Sonuç olarak, bir cana son vererek onun yakınlarına üzüntü, kahır, keder bırakmış olursunuz. İşte bu gibi üzücü sonuçların doğmaması, insanların iyilik, merhamet ve güzellik içinde yaşaması maksadıyla bu mesaj inmiştir.

7-“ Zina etmeyeceksin.” Evlilik de ki temel şartlardan biri. Eşlerin birbirine karşı sadakati ve bağlılığıdır. Sadakatin olmadığı yerde güvensizlik oluşur. Bu güvensizliğin sonucunda evlilik hayatı kötü bir şekilde sona erebilir. Toplumumuz tarafından hoş karşılanmayan durumlar meydana gelebilir. Nitekim gayri meşru bir ilişkiden bir çocuğun olması, hoş karşılanmaz ve toplum tarafından yadırganır. Sonuç olarak, bu tür olumsuz durumların önlenmesi ve aile hayatının zedelenmemesi için bu emir verilmiştir.

8-“ Çalmayacaksın.” Emeksiz kazanılan hiçbir kazanç helal değildir. Sırf kolay kazanç sağlamak için başkasının ekmeğine el uzatmak doğru olmayan ve başkalarına zarar veren bir davranıştır. Bir başkasını mağdur ederek, kendimize kazanç sağlamak haramdan başka bir şey değildir. Haram yemek ve başkasına zarar vermek uygunsuz bir davranış olduğu için bu emirle yasaklanmıştır.

9-“ Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.” Yalan yere tanıklık etmek, bir başkasına karşı yapılacak en büyük hainliklerden biridir. Öyle ki, iftira attığınız bir insan toplum tarafından alnına vurulan leke yüzünden dışlanabilir ve çeşitli hakaretlere maruz kalabilir. Sizin yüzünüzden bir başkasına böyle bir eziyetin yapılması insanlık suçudur. Üstelik bu suçu yakınınızdaki bir insana velhasıl komşunuza yapmanız, toplumsal ilişkileri altüst edebileceği gibi hoşlanmadık durumlar yaratabilir. Böyle bir insanlık suçunu kapısını çalacağınız bir insana yapmak yersiz bir davranıştır. Bu emir bir nevi utanacağın yüze, utanacağın sözü söyleme demektir. Böylece yersiz bir davranışın en yakınından başlayarak engellenmesi amaçlanmıştır.

10-“ Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” Bu hayatta istisnai durumlar dışında herkes verdiği emeğin karşılığını alır. Bir başkasının malına imrenmek sadece boş bir eylemdir. Bu eylem insanlar arasında haset ve fitnelik yaratmaktan başka bir şey değildir. Onda var neden bende yok? demek yerine çalışıp, kazanmak kadar güzel bir fiil yoktur. Nitekim bu emir ile insanları çalışmaya teşvik etmek amaçlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder