27 Aralık 2022 Salı

İLGİNÇ BİLGİLER


 BAŞARILI OLMAK MUTLU OLMAK MIDIR?

Bugün zihnimizin ve duygularımızın işleyişini, ortalıkta bulaşıcı hastalık gibi dolaşan ?ezber?lerimiz belirliyor. Zihnimizin ve duygularımızın işleyiş biçimi de hayat karşısındaki durumumuzu tayin ediyor: Mutlu, mutsuz, umutlu, çökmüş, kararsız, sıkıntılı olmak gibi.

Geçen günlerde duyduğum bir slogan bazı şeyleri yeniden düşünmeme vesile oldu: Mutlu olmak başarmak demektir. Tersinden söylenişini de duymuştum: Başarmak mutlu olmak demektir. Aslında bu sloganlar da diğer pek çok benzerleri gibi çağın ezberlerinden değil midir? Gerçekten başarı ve mutluluk arasında bu kadar doğrudan ve birebir bir ilişki kurulabilir mi? Bir defa daha en başta, başarılı olmak, mutlu olmak ne demektir, bunlar bir tanım kalıbında dondurulabilir mi?

Günümüzün hakim görüşü, Amerikanvari anlayışların gölgesinde mutluluğu özellikle başarı ve kariyer odaklı ele almayı yeğliyor. Başarı ve kariyere bağlı olarak da mutluluğun peşisıra geleceği ima ediliyor. Gülücükler fırlatan reklam kahramanı kadın Çocuk da yaparım kariyer de diyerek aslında çocuk değil de kariyerin vazgeçilmezliğini zihinlerde bir daha pekiştiriyor. Peki bunları söylerken insan fıtratının ana unsurlarından olan yaptığı herhangi bir işte sonuca ulaşma arzusunu, başarılı olma tutkusunu, işinde ilerleme isteğini reddetmeye mi çalışıyoruz? Asla; fıtratı red hayatı red demektir çünkü;

Başarı deyince akla hemencecik Belirli hedeflere ulaşmak için, yeteneklerimizi ve donanımlarımızı hazırlayarak adım adım ilerlemek vs gibi tanımlar geliyor. İşinde yükseliyorsan, şef iken müdür yardımcısı, daha sonra müdür, en sonunda da genel müdür olmuşsan müthiş başarılı sayılıyorsun. Kelime anlamı bir yerden bir yöne doğru koşmak, bayrak yarışı gibi anlamlara gelen ve çoğu kere bitimsiz bir koşuyu ifade eden kariyerinde ilerlemişsen mutluluğu garantilediğin varsayılıyor. Bu tek boyutlu tanım ve anlayışların karşısında mesela, eğer kendini çocuklarına ve eşine adamış, ailesi için yaşayan bir ev hanımı isen, para kazanmıyorsan, işe gitmiyorsan sana otomatik olarak başarısız, kariyer yapmamış sıradan, beceriksiz bir insan muamelesi pekala yapılabiliyor. O yüzden ev hanımı hanımefendiye Mesleğiniz nedir? diye sorulduğunda, hanımefendi bir suçlu psikolojisiyle ezilip büzülerek kısık sesle ev hanımıyım? diyebiliyor.

Başarı ve kariyer tek boyutlu olarak ele alınıyor. Piyasa koşullarına endeksli, ekonomik karşılığı olan, ölçülebilir değerlere dayanan, sonuca kilitlenip süreci ihmal eden, insanın metafizik ve sonsuzluk boyutunu inciten anlayış kalıpları (paradigmalar) düşünceleri ve duyguları kodluyor. İnsanın şimdi ve burada, kendisi olmak, içindeki potansiyeli açığa çıkarmak, yeteneklerini açığa çıkarmak, yani hayatın anlamını ve özünü emmek için yaşaması, kendini dünyadan çok ahirete hazırlamak, tarlasını sonsuzluk hasadı için çapalaması neden bir başarı ve kariyer olarak değerlendirilmiyor?

Bilindik anlamda başarılı olanların çok mutlu olduklarını da kim söylüyor? Tam tersine günümüzde pek çok başarılı saydığımız kişinin ne kadar mutsuz, ne kadar problemli olduğunu, başarı uğrunda ne bedeller ödediğini medyadan görüyor, okuyor, duyuyoruz. Koç ve Sabancı?nın, İbrahim Tatlısesin, Seda Sayan'ın, Orhan Pamuk'un, Bush'un sadece bilinen anlamda başarılı oldukları için çok mutlu olduklarını söyleyebilir misiniz bana? Fakat yanlış anlaşılmasın ki biz bunları söylemekle başarısız olmaya, yeteneksizliğe, olduğun yerde durmaya övgüler düzüyor değiliz.

Şu bir gerçek ki bugünkü tek boyutlu başarı anlayışı mutluluktan çok mutsuzluk ve sorun üretiyor. Çünkü insanın derin yanına, dikey boyutuna, sonsuzluk arzusuna hitap etmiyor. Bu yönde bir hedef göstermiyor, sadece dünya hayatının sınırları içinde kalan, öteye geçmeyen, insanı daha üst hakikatlere taşımayan başarı ve kariyer tanımları insanı en sonunda mutsuz ediyor. Ömrünün en güzel elli yılını şirketine, başarıya, kariyere adamış iş adamı ya da iş kadını, maddi anlamda her şeye ulaştıktan sonra derin bir boşluk duygusuyla ölümün kapısında şunu soruyor: Bütün bunlar ne içindi peki?

Belki de bu yüzden yakın zamanlara kadar başarı yerin muvaffakiyet kavramı kullanılıyordu toplumumuzda. Baş olmak, başat olmak, başaklı olmak, başkarı olmak gibi çağrışımları işaretleyen başarı karşısında, elinden geldiğince gayret ve emek sarf ederek sonucu Allah'ın tevfikinden (yardımından, yaratmasından, takdirinden) bilmek şeklinde özetlenebilecek muvaffakiyetin tercih edilmesini düşünmek lazımdır. Belki de tevekkül ile tembelliği birbirine karıştırmayan, gayretiyle yeteneklerini sonuna kadar açarak başarısını (ektiği domateslerin büyümesini mesela) Rabbinden bilen sükunetli babaannem; hırs kumkuması, yarı erkekleşmiş, sürekli tedirgin yaşamaktan psikolojik dengeleri bozulmuş, başarısını narsizme (bir tür kendine tapınma) başarısızlığını depresyona dönüştüren modern kariyer ve bariyer düşkünü bayandan daha mutluydu. Ne dersiniz?

                                                                                                                                                                                                                                                                                         Kahire?de bulunan Keops Piramiti?nin 12 ton ağırlığında iki buçuk milyon taş bloktan oluştuğunu, günde on blok yerleştirilmesi halinde yapımının 664 yıl süreceğini, piramitin üstünden geçen meridyenin karaları ve denizleri tam eşit iki parçaya böldüğünü ve piramitin dünyanın ağırlık merkezinin tam ortasında bulunduğunu, yüksekliğinin (164 m.) bir milyarla çarpımının güneşle dünyamız arasındaki uzaklığı verdiğini, taban alanının yüksekliğinin iki katına bölünmesinin pi sayısını verdiğini, biliyor muydunuz?

Piramitlerin içerisinde ultrasound, radar, sonar gibi cihazların çalışmadığını, kirletilmiş suyun bir kaç gün piramitin içinde bırakıldığında arıtılmış olarak bulunduğunu, piramitin içerisinde sütün bir kaç gün süreyle taze kaldığını ve sonunda bozulmadan yoğurt haline geldiğini, bitkilerin piramit içerisinde daha hızlı büyüdüklerini, çöp bidonu içindeki yemek artıklarının hiç koku yaymadan mumyalaştıklarını, kesik, yanık, sıyrık ve yaraların piramitin içinde daha çabuk iyileştiğini, piramitin içinin yazın soğuk, kışın sıcak olduğunu, piramit kimin adına yapıldıysa onun bulunduğu odaya yılda 2 kez güneş girdiğini ve bu günlerin doğduğu ve tahta çıktığı günler olduğunu, biliyor muydunuz?

 

 

 ?18 Şubat 1979 yılında sahra çölüne kar yağmıştı. 
? ABD?de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.
? Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
? Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
? Amerika?da her saat 40 kişi kanserden hayatini kaybediyor.
? Amerika?da satışa sunulan ilk cd, Bruce springsteen`in "Born in Theusa" albümüdür.
? Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda her tepsiden bir zeytini kaldırarak 1987 yılında 40 bin dolar kar etmiştir.
? Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
? Atların insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır.
? Avustralya?daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar.
? Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
? Başkan John F. Kenndy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi.
? Baykuş mavi rengi görebilen tek kustur
? Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
? Bir Big Mac hamburgerin ekmeğinde ortalama 178 adet susam bulunuyor.
? Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
? Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
? Bir Erkek Hayatının Ortalama 3350 Saatini Tıraş Olmak İçin Harcar.
? Bir hamamböceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden dokuz gün yaşayabiliyor.
? Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar.
? Bir karınca kendi ağırlığının elli kati ağırlığı kaldırabilir.
? Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir kopeğinki kadar gelişmiştir.
? Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
? Bir kromozom bir genden daha büyüktür.
? Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
? Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
? Birinin yüzünü hatırlamak için beynin sağ tarafı kullanılır.
? Buckingham sarayında 602 oda bulunuyor.
? Bugüne kadar bilinen en ağır böbrek taşı 1.36 kg
? Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya?nın İshigaki Adası?nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
? Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika?dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
? Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
? Central park`ta yüzmek yasalara aykırıdır.
? Çocuklar baharda daha fazla buyuyor.
? Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.
? Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
? Döllenmeden sonra çocuğun boyu 5 milyon kat buyur...
? Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
? Dünyada insan başına düşen karınca sayısı bir milyondur.
? Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır.
? Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında ? Connecticut New Haven?da yayımlanmıştı.
? Dünyanın bir numaralı domuz üreticisi ve tüketicisi cinliler.
? Dünyanın en büyük şeker ihracatçısı Küba?dır.
? Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, bir günde 90 cm kadar uzuyor=.
? Eğer Barbie gerçekten yaşasaydı vücut ölçüleri 97?72 82 cm olacaktı.
? Eiffel Kulesi?nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak vardır.
? Elektrikli sandalye bir dişçi tarafından icat edilmiştir.
? En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa?dır.
? En yakin oldukları noktada, Rusya ve Amerikanın birbirlerine uzaklıkları dört km `den daha azdır.
? Erkekler kadınlara göre on kat daha fazla renk koru oluyorlar.
? Eskimo dilinde kar yağışlarının farklarını tarif etmek için kullanılan yirmiden fazla sözcük vardır.
? Fareler kusamaz.
? Filler zıplayamayan tek memelidir.
? Gecen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
? Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer cin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.
? Gözleri açık tutarak hapşırmak imkânsızdır.
? Gözlerimiz hiçbir zaman büyümez. Ama burnumuz ve kulaklarımızın büyümesi asla sona ermez.                 

Yağmurun Oluşumu

Yağmur üç evreden geçerek oluşur: Önce rüzgar yoluyla yağmurun "hammaddesi" havalanır. Ardından bulutlar meydana gelir ve en son olarak da yağmur damlacıkları ortaya çıkar. Kuran'da yağmurun oluşumu ile ilgili aktarılanlarda ise, tam da bu süreçlerden söz edilmektedir. Bir ayette bu oluşum hakkında şöyle bildirilir

Allah, rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda Kendi kullarından dilediğine verince, hemen sevince kapılıverirler. (Rum Suresi, 48)

Şimdi ayette ifade edilen üç evreyi teknik olarak inceleyelim:

1.EVRE: "Allah rüzgarları gönderir..."

Okyanuslardaki köpüklenme ile oluşan sayısız hava kabarcığı sürekli ortaya çıkmakta ve su zerreleri sürekli olarak gökyüzüne fırlamaktadır. Tuzca zengin olan bu zerreler daha sonra rüzgarlarla taşınır ve atmosferde yukarılara doğru yol alırlar. Aerosol adı verilen bu küçük parçacıklar "su tuzağı" adı verilen bir mekanizmayla yine denizlerden yükselen su buharını kendi çevrelerinde minik damlalar halinde toplayarak bulut damlalarını oluştururlar.

2.EVRE: "... böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp dağıtır ve onu parça parça kılar..."

Tuz kristallerinin ya da havadaki toz zerrelerinin etrafında yoğunlaşan su buharı sayesinde bulutlar oluşur. Bunların içindeki su damlacıkları çok küçük olduklarından (0.01 ile 0.02 mm çapında) havada asılı kalırlar ve göğe yayılırlar. Böylece gökyüzü bulutlarla kaplanır.

3.EVRE: "... nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün."

Tuz kristallerinin ve toz zerreciklerinin etrafında biraraya gelen su parçacıkları iyice yoğunlaşarak yağmur damlalarını oluştururlar. Böylece havadan daha ağır bir konuma gelen damlalar, buluttan ayrılarak yağmur biçiminde yere düşmeye başlarlar. Görüldüğü gibi yağmurun oluşumundaki her aşama, Kuran ayetlerinde bildirilmektedir. Bu aşamalar doğru sıralama ile açıklanmıştır. Dünyadaki birçok doğal olayda olduğu gibi, bunda da Allah en doğru açıklamayı yapmakta, üstelik bu açıklamayı keşfedilişinden asırlar önce Kuran'la insanlara duyurmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder